NTV canlı yayınında konuşan Hanefi Avcı “Ben bu darbenin tamamen cemaat tarafından yürütüldüğüne inanıyorum. Yok ABD yok CIA var. Ben de şunu iddia ediyorum. Bunlar bu işi öyle iyi becerdiler ki CIA da KGB de bunu örnek alıp bu yöntemi öğreneceklerdir. Bu adamları hafife almamak gerekir. Cemaati iyi tanırsanız, bunu bunlardan başka kimsenin yapamayacağını anlarsınız. Ben darbeyi duyduğum anda bu cemaat işi dedim.” ifadelerini kullandı.
Cemaat önce adım adım mesafe aldı. mevcut iktidara alternatif hale geldi. Cemaat üstünlüğü kendi almak istedi. Türkiye’ye tamamen hakim olmak istiyorum deyip 17-25 Aralık’ı uyguladı. 17-25 Aralık’tan sonra bu ikinci darbe. Panikleyerek operasyonu öne aldılar. İlk operasyonla birlikte devlet tedbir aldı ve tehlikeyi püskürttü.
Darbe girişimi de öne alındı. Hiç acemice bir hareket değil. Ummadıkları şeyler hesaplarını bozdu. Burada yine panikliyorlar. Darbe başarılı olsaydı Yargıtay ve Danıştay’a tamamen hakim olacaklardı.
Gece 03.00’te planlanan darbenin erkene alınması planı bozuyor. Gece 03.00’te başlasaydı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan gece gözaltına alınsaydı. Bu darbe başarılı olabilirdi. Başarısız olmaları onların hataları değildi. Plan bozulduğu için sendelediler. Meşru güçlerin harekete geçmesiyle bu oyun bozuluyor.”
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, FETÖ’nün ilk darbe girişimini 17-25 Aralık’da denediğini belirterek, “Cemaatin üyeleri, emniyette, MİT’te yer aldıkları için istihbaratın kullandığı yöntemleri iyi biliyorlar. Cemaat neden güçlüydü? Kadroları ele geçirdikleri için devlete karşı kullanıyorlardı. 17 Aralık’tan sonra bunlar uzaklaştırıldı. Bu nedenle bu olayı hafif atlattık. 17-25 Aralık’ı tamamen bu insanlar yaptı. Bugün de bu ihtilal girişimini bu adamlar yaptı” dedi.
“DARBE İLE İLGİLİ ÜÇ ÖNEMLİ NOKTA”
Darbe ile ilgili üç önemli notaya dikkat çeken Avcı, “Bu operasyonda paniklediler. Üç önemli şey var. Bir tanesi İzmir’de casusluk soruşturmasına karşı yürüyen bir soruşturma var. O genişleyecekti bazı askerlere karşı. İkincisi yasa çıktı, eğer Cumhurbaşkanı onaylarsa tüm Yargıtay ve Danıştay’daki cemaat mensupları uzaklaştırılacaktı. Eğer darbe başarılı olsaydı çıkmış kanunu kendileri uygulayacaktı. Üçüncü sebep YAŞ yaklaşıyor. Bunların bir kısmı uzaklaştırılacaktı. Son olarak ise darbe bilgisi sızdıktan sonra gece üçten erkene alıyorlar operasyonu.” dedi.
“CEMAAT PLANLADI”
Özel bir televizyon kanalının canlı yayınına katılan Avcı, darbe girişimine ve FETÖ’ye ilişkin çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Cemaatin ve devlet içindeki varlığının iyi anlaşılamaması nedeniyle bugün bu sorunların yaşandığını vurgulayan Avcı, “Cemaate bağlı askerler ihtilal yaptı deniliyor. Bu tamamen cemaat tarafından planlandı. Cemaat baştan bu yana devlete hakim olmayı ve toplumu yönlendirmeyi düşünüyor” diye konuştu.
“ELEMANLAR KİLİT NOKTAYA YERLEŞTİRİLDİ”
Avcı, şöyle devam etti:
“Biz polis, asker ve yargıdaki yapılanmayı gördük ama diğer kurumlardakini görmedik. Devletin kurallarını uygulayacak kendine muhalif olabilecek memurlar bertaraf edildi. Bunu o kadar ustaca yaptılar ki, biz bunu daha açık yaşayanlardanız. Askerler bunu daha ağır yaşadı. Cemaat sayısal çoğunluktan çok elemanlarını kilit noktaya yerleştirdi. Aslında toplumda büyük bir karşılığı yok. Orduda da köşe noktaları elde ediyor. Böylesine köşe noktalar elde edildiği için sayılarının 10 katı kadar etkileri oluyor.”
“KENDİLERİNİ FARKLI BİR SINIF OLARAK GÖRÜYORLAR”
Emniyetteki bir daire başkanının üstüne değil, aslında bir öğretmene bağlı olabileceğine işaret eden Avcı, “Devlet kurumlarındaki gibi hiyerarşik bir yapılanma yok. Azımsanmayacak bir asker var. Buna yakın emniyet mensubu var. Ama bu zamana kadar ciddi bir istihbarat yok. Bu kadar bilgiye rağmen dışarı bilgi sızmıyor. Cemaatin kendi içinde bir kapalılığı var. Üyelerin dış dünya ile irtibatı kesiliyor. Kendilerini farklı bir sınıf olarak gören bir anlayış var. Hocayı da ilahi güç tarafından seçilmiş üstün kişilikli bir insan olarak tanıyorlar. Cemaatin kadro kaynağı bilinmezse olaylar anlaşılamaz” diye konuştu.
“İSTİHBARAT ZAAFİYETİ VAR”
FETÖ içinde her konuda bilgi akışı olduğunu belirten Avcı, pek çok kişinin bu yapılanmaya ilişkin bilgileri kamuoyu ile paylaştığını ancak bu açık istihbaratların iyi değerlendirilemediğini söyledi. Bir istihbarat zafiyetinin olduğunun da altını çizen Avcı, şöyle devam etti:
“Bir istihbarat zaafiyeti var ama istihbarata gerek olmayacak kadar bilgi de var. Sadece ben 2 kitap yazdım. Asker arkadaşlar birçok kitap yazdı. İstihbarat alamıyoruz ama aldığımız bilgileri de iyi değerlendiremiyoruz. ‘Orduyu tamamen ele geçirdiler’ diyen birçok asker arkadaş var. Türkiye’de ciddi bir güvenlik zaafiyeti var. Belki bu olaylar bize bunu gösterir. Aslında bugün fotoğraf ortada ama biz bunu iyi analiz edemedik. Biz 2 yıl önce bu askerlerin bir kısmını ekarte etseydik, yargı mensuplarının bir kısmını uzaklaştırsaydık bu kadar ağır yaşamazdık.”
“17 ARALIK’TAN SONRA UZAKLAŞTIRILDILAR, O YÜZDEN HAFİF ATLATTIK”
Cemaat üyelerinin, emniyet ve MİT içerisinde oldukları için istihbarat yöntemlerini çok iyi bildiklerine dikkati çeken Avcı, “Cemaat neden güçlüydü? Kadroları ele geçirdikleri için devlete karşı kullanıyorlardı. 17 Aralık’tan sonra bunlar uzaklaştırıldı. Bu nedenle bu olayı hafif atlattık. 17-25 Aralık’ı tamamen bu insanlar yaptı. Bugün de bu ihtilali bu adamlar yaptı” dedi.
“17-25 ARALIK’TAN SONRA İKİNCİ DARBE”
Cemaat üyelerinin adım adım mesafe aldığını ve Türkiye’deki üstünlüğü kendi eline geçirmek istediğini anlatan Avcı, “17-25 Aralık’tan sonra bu ikinci darbe. Panikleyerek operasyonu öne aldılar. İlk operasyonla birlikte devlet tedbir aldı ve tehlikeyi püskürttü. Darbe girişimi de öne alındı. Hiç acemice bir hareket değil. Ummadıkları şeyler hesaplarını bozdu. Burada yine panikliyorlar. Darbe başarılı olsaydı Yargıtay ve Danıştay’a tamamen hakim olacaklardı” şeklinde konuştu.
“CEMAATİN ÜST LİDERİNDEN HABERSİZ YAPRAK KIMILDAMAZ”
Darbe girişiminin erkene alınmasının planları bozduğunu, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın gece darbeciler tarafından gözaltına alınması halinde darbenin başarılı olabileceğini belirten Avcı, şunları kaydetti:
“Plan bozulduğu için sendelediler. Meşru güçlerin harekete geçmesiyle bu oyun bozuluyor. Bu tamamen cemaat tarafından yürütüldü. Cemaatin en üst liderinin haberi olmadan yaprak kımıldamaz. Ana karar verici odur. İnsanlarımız ‘cemaat bunu yapamaz, bu kabiliyette değil’ deyip başka başka yerden medet umuyorlar. ‘Yok arkasında Amerika var, CIA var…’ Ben de bu işin tersini iddia ediyorum; Bu işi öyle becerdiler ki bu darbenin yapılış biçimiyle ilgili dünya istihbaratı, örnek alıp öğrenmeye kalkacaktır. CIA de KGB de başka istihbaratlar da ‘nasıl yapılıyormuş, böyle bir dini teşkilat, böyle küçük bir grup böyle güçlü bir devlette bunu yapabiliyormuş’ deyip bu yöntemi öğreneceklerdir. Bu adamları basite almamak lazım. Cemaat çok gözde büyütülmeye gerek yok ama doğru anlar ve doğru karar verirsek cemaati pasifize ederiz. Yanlış yorumlarsak olmaz. Bunu yapan cemaatin ta kendisidir. Bir darbe harekatı olduğunu anladığım zaman hiçbir hareket aklıma gelmedi, ‘cemaattir’ dedim. Beklenti de vardı zaten.”
Hanefi Avcı, FETÖ’nün, kendisinin haberi olmadan ordu içinde komuta kademesinin bir darbe girişiminde bulunmasına bile müsaade etmeyeceğini de sözlerine ekledi.
Paralel yapının 4 yıl hapse attığı eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı bir süre önce de çok konuşulan bir kitaba imza atmıştı.
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın ‘Cemaatin İflası’ kitabı paralel örgütün devlet içerisinde nasıl yuvalandığını ve sistematik olarak yaptıkları faaliyetleri gözler önüne serdi. Paralel yapının hedef seçtikleri kişileri bertaraf etmek için ilk etapta şahısların telefonlarını dinlediklerini kitabında dile getiren Avcı, örgütün elde ettiği bilgileri şahsılara karşı şantaj olarak kullandığını anlattı. Dinlenen şahıslardan elde edilen istihbari bilgilerin ve sırların karşılıklı olarak kullanıldığını ifade eden Avcı, amacın insanlar arasında sorun çıkarmak ve bundan istifade etmek olduğunu dile getirdi.
ÖZEL HAYATI İNTERNETTE YAYDILAR
Paralel yapının dinlediği binlerce insanı özel hayatıyla şantaj yaptığına kitabında değinen Avcı, özel hayatla ilgili bilgilerin örgüt tarafından internette yayılarak tehdit aracı olarak kullanıldığını dile getirdi. İnsanların onurunu zedeleyen paylaşımlar yapıldığını aktaran Avcı, örgütün çok sayıda makamı itaate mecbur kılarak, istediğini yaptırdıklarını kaydetti. Avcı, örgütün dinleme sonrasında elde ettiği bilgileri yargı mensuplarının aleyhinde kullandığını söylerken, çekilen gizli fotoğraflar ve kayıtlar ile çok sayıda faaliyet yaptıklarını söyledi. Avcı kitabında paralel yapının ikinci yöntem olarak ise telefonlardan elde ettikleri bilgiyi kullanarak ihbarlarda bulunduklarını yazdı. Dinlenen kişilerin yine kendi taraftarı müfettişler tarafından incelendiğini ve şahıslara disiplin işlemleri uygulandığını ifade eden Avcı, disiplin suçları ile çok sayıda kişinin tayin ve terfi işlemlerine müdahale edildi” dedi.
ORDU İÇERİSİNDE YARDIMCI GRUP
Cemaatin, Balyoz, Ergenekon, Casusluk, Fuhuş gibi operasyonlarda ordu içerisinde var olan ciddi bir grubun desteğini alarak zanlıların adreslerine yüzlerce askeri belge koyulduğunu anlatan Avcı, Işık Koşaner’in nasıl dinlenildiğini ve servis edildiğini şu cümlelerle anlattı: “Cemaat ordu içerisinde ciddi bir güç oluşturdu. Cemaatin ordu içerisinde meydana gelmiş çok sayıda olayı eleştirip yazmış olması, gizli yapılan toplantıların dışarıya sızdırılarak yayınlanması ve Genelkurmay Başkanı’nın dahi konuşmalarının internette yayınlanması bunun göstergesi.”
TÜRKİYE CEZAEVİ OLACAKTI
Geniş çaplı tutuklamalarla hükümetinin düşürülmesinin planlandığını ifade eden Hanefi Avcı, ilk tutuklamalardan sonra büyük davaya başlama planlarının kurulduğunu yazdı. Yapının Selam-Tevhid davasını ortaya çıkarmayı planladığını anlatan Avcı, bu planı şu cümlelerle anlattı: “İkinci adımda üst düzey bürokratlar, bakanlar ve MİT Müsteşarı dahil hepsi İran casusluğu yapmaktan gözaltına alınıp tutuklanacaktı. Türkiye genelinde İKK faaliyetleri adı altında muhalif herkesin susturulacaktı. Belirli suçlar isnat edilerek tüm toplumun hizaya getirilmesinin planlandı.” Kitapta anlattıklarının ne abartı ne de rivayet olduğunu yazan Avcı, İstihbarat Teşkilatı’nın İKK bilgilerinin açtığı taktirde herkesin planlananları net şekilde göreceğini de dile getirdi.
HER KESİMİ BİLİYORLAR ‘MAHREMLERE GİRDİLER’
Türkiye genelinde emniyet istihbarat birimleri, tüm kamu kurumları, siyasi partiler, STK, üniversiteler, basın mensupları, odalar, borsalar, dini gruplar, cemaatler ve kanaat önderleri ile ilgili tüm bilgilerin toplandığını kitabında anlatan Avcı, dinlenen ve takip edilen şahısların en mahrem sırlarına ulaşıldığını ve bunların dosyalar halinde hazırlandığını kaydetti. Avcı, İKK dosyalarında cemaatin hükümetten sonra ikinci planda il, il bütün toplum kesimlerine yönelik operasyonlarının hazırlık safhalarını da görmenin ve bunu bir fotoğraf gibi seyretmenin mümkün olduğunu yazdı.
Başbakanlığı dinleyin talimatı Akkaş’tan
Hanefi Avcı kitabında cemaatin dinleme skandalını ve gerçeğin ortaya çıktıktan sonraki tavrını şu örnekle açıklıyor: “(Albay Hüseyin Kurtoğlu görevdeyken) Bir gün yardımcısının kendisine getirdiği bir evrakta 5 tane telefonun dinlenmesiyle ilgili mahkemeden dinleme kararı talep ediyorlar. Yardımcısına sorar “Bunlar neci, neyin nesi, niçin alıyoruz?” yardımcısı da “Telefonları Savcı Muammer Akkaş verdi, bir örgüt mensuplarıymış, onlarla ilgili karar alacağız” der. Konu Hüseyin Albay’ın dikkatini çeker “Peki kime aitmiş, araştırdınız mı, kim kullanıyor, nerede kullanıyor, nasıl faaliyetleri var?” diye sorar. Onlar da, “Savcı verdiği için araştırmadık, zaten karar alınmasında bazen zorluk çekiyoruz. Hiç olmazsa savcının kendisi verdiği için kolay karar alabiliriz diye öylece hemen, çabukça yazdık, getirdik” derler. Hüseyin Albay “Bunu araştırın, kim kullanıyor, nasıl kullanıyor, hangi faaliyetlerde kullanıyor, ondan sonra teklif edelim”der. Araştırıldığında bu 5 numaranın Başbakanlığa ait olduğu, Başbakanlık ve onlara yakın çevre tarafından kullanıldığı anlaşılır. Bunun üzerine öyle bir dinlemenin uygun olmayacağını düşünerek savcıyı da rahatsız etmemek adına savcıya “Biz Jandarma Genel Komutanlığı’na her dinlememiz, her faaliyetimiz hakkında rapor vermek mecburiyetindeyiz. Bunlarla ilgili ne rapor verelim, ne yazmamız lazım?” diye sorar. Savcı, Jandarma Genel Komutanlığına böyle bir rapor verileceğini duyunca vazgeçin der ve telefon dinleme talebi yazısı iptal edilir.”
Çöpü bile kutsal
Cemaatin inancında Gülen’in kutsal bir kişi olduğunun düşünüldüğünü yazan Avcı, hocaya ilahi ilhamlar geldiğine inanıldığını anlatıyor. Gülen’de olağanüstü bilgiler ve kudret olduğuna inanıldığını söyleyen Avcı, cemaat içerisinde Gülen için ‘O ne diyorsa doğrudur. Hiç tartışılmaz. Çünkü onda akıl üstü, ilahi irade tarafından ona verilmiş bilgiler ve kutsanmış şeyler vardır” diye düşünüldüğünü söyledi. Gülen’e yüklenen kutsiyetinin ileri derecede abartıldığını da yazan Avcı, hocanın içtiği bardakta kalan suyun dahi dökülmediğini belirtiyor. Cemaat mensuplarının bardak içerisinde kalan suyu içmeye çalıştıklarını da söylüyor. Avcı cemaatin aşırılığını şu örneklerle açıklıyor: “Hoca’nın çayından artan, bardağın altındaki çay parçası asla dökülmez. O çayı da herkes gıdım gıdım almak suretiyle bir menfaat sağlamak ister. Hocanın kullandığı hiçbir eşya boşa atılamaz, çöpe atılamaz. Hoca’nın dışarı bıraktığı gömleği, Hoca’nın bir tek kazağı, Hoca’nın bir tişörtü, Hoca’nın bir ceketi, cemaat için o kadar kutsal ve değerlidir ki onu getirip en değer verilen, en önemseyen bir kimseye hediye olarak verilecek kadar değerli bir hediye halindedir. Hoca cemaat içerisinde bu denli kutsaldır. Yaptığı her hareketin bir manası olduğu kabul edilir.”