Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, 2 yıl önce dinlemeye takılan telefon görüşmelerinin “tape”ye dönüştüğünü ve “dosya gereği” şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığını yazdı.
Ahmet Hakan’ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması şaşkınlıkla karşılandı. Herkes Hakan’ın ’17 Aralık operasyonuyla ne bağlantası olabilir’ diye birbirine sordu? Gerçek çok geçmeden anlaşıldı.
Ahmet Hakan, önce avukatıyla görüştü sonra da savcılarla. Meselenin ne olduğunu ve savcılarla olan diyaloglarını yazar köşesinde aktardı.
DİNLEMEYE TAKILMIŞ
(…)MEŞHUR “Fatih” var ya… Hani şu “Alo Fatih” diye ünlenen… İşte o Fatih, benim çok eskiden beri tanıdığım biridir.
İslami kesimde saygın ve itibarlı bir isim olan Emin Saraç Hocaefendi’nin oğludur Fatih Saraç…
Ben üniversitede öğrenciyken Cağaloğlu’nda “Risale” adlı İslamcı entelektüellerin kitaplarını yayınlayan bir yayınevi vardı.
Fatih Saraç, işte o yayınevinin sahibiydi. Biz öğrenciler oraya takılırdık. Fatih Saraç’ı ta o dönemden beri tanırım.
Sonra Fatih Saraç yayıncılık dışında işlere yöneldi.
Körfez Araplarıyla temas kurdu.
Çeşitli işler yaptı, ortaklıklar oluşturdu. Biraz da zengin oldu.
Yıllar içinde yolumuz bazen kesişti Fatih Saraç’la…
Kesiştikçe de samimi bir şekilde görüştük.
Fatih Saraç yaklaşık iki yıl önce bir gün beni telefonla aramıştı: “Ben Habertürk’ün başına geçtim. Burada bir süre işlere nezaret edeceğim. Seninle de görüşmek istiyorum… Ne yapabilirim, birlikte ne yapabiliriz” falan diye konuşmak için.
İşte bu telefon görüşmemiz dinlemeye takılmış… Dinlemişler bu konuşmamızı… Ve “tape” haline getirmişler.
“Şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılmamın nedeni işte bu “dandik tape” imiş.
Gittim savcılığa…
Üç savcı vardı karşımda: İsmail Uçar, İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğdu.
Üçü de genç, kibar, anlayışlı ve saygılı idi.
Üçü de…
Ortada soruşturmaya değer herhangi bir unsur bulunmadığının, açıklanmayacak bir durum olmadığının farkındaydı.
“Dosyayı tamamlamak için bu tapeden yola çıkarak ifadenizi almak mecburiyetindeyiz” dediler.
“Peki ama niye şüpheli olarak?” diye sordum.
“Dosya gereği” dediler.
Savcıların merak ettiği bir husus daha vardı.
Sordular: “Acaba bu süreçte herhangi bir şantaja maruz kaldınız mı?” Cevap verdim: “Bu tapenin nesiyle şantaj yapılabilir ki? Ne var ki tapede şantaja yol açsın? Şantaja falan maruz kalmadım.”