17 belgeden oluşan bu yazışmaların orijinal metinleri 175 sayfaya ulaşıyor. Yazım tarihleri 2006 yılının eylül ayıyla 2011 yılının nisan ayı arasında değişen belgelere “Abbottabad Mektupları” adı veriliyor.
13 numaralı mektupta, Bin Ladin’in yaşadığı dönemde örgütün iki numaralı ismi sayılan Eymen El Zevahiri’nin, Arap Baharı’na cevap niteliği taşıyan kamuoyuna açık konuşmasının müsvedde metni bulunuyor. Bu metinde Batılı ülkeler ve İsrail’e yönelik ağır suçlamalar yöneltilirken, bir noktada söz Türkiye’ye de geliyor. El Zevahiri’nin değil bir başkasının kaleme aldığı düşünülen metnin, Bin Ladin tarafından bizzat yazılmış olma olasılığı da bulunuyor. Türkiye’yle ilgili kısımda şu ifadeye yer verilmiş: “Bize Türk demokrasisine benzeyen, laikliği empoze eden, kendimize İslâm’a adamamıza izin vermeyecek bir demokrasi pazarlamaya çalışıyorlar.”
MAVİ MARMARA’YI GÖLGELEDİK
Bin Ladin’in bir başka mektubundaysa, 31 Mayıs 2010 tarihli Mavi Marmara gemi baskınıyla ilgili yorumlar bulunuyor. Bin Ladin burada, özellikle de El Kaide’nin medyayı kimi zaman yanlış yönde manipüle etmesinden şikayet edip, bunun göz önüne alınmasını, El Kaide’nin sesinin daha organize, hedeften sapmayacak bir şekilde duyulmasının sağlanmasını salık veriyor.
Bin Ladin’e göre Mavi Marmara olayları sırasında gerçekleştirilen bir iletişim hatası, El Kaide’nin yanlış algılanmasına neden oldu. Zira Mavi Marmara’nın “Yahudilerce durdurulup, aktivistlerin öldürmesi, Türkiye’yi harekete geçirirken”, tüm dünya bu olayı konuşmaya başladı, “birçok Batılı siyasetçi bu konuda fikir beyan etme zorunluluğu duydu”.
Hürriyet’te yer alan habere göre Bin Ladin bu konunun konuşulduğu sırada El Kaide’nin, Yemen’de ele geçirilen bir militanını geri alma konusunda bulunduğu girişimlerle gündeme gelmesini eleştiriyor.