Sevgi ve Merhameti sonsuz Allah’ın adıyla,
Hayır! Ne zaman ki can boğaza dayanır…
“Doktor yok mu?” diye bağrışılır…
Ayrılık vaktinin geldiği anlaşılır…
El ayak birbirine dolanır…
İşte o zaman kişi Rabbine gittiğini anlar.
Gel gör ki ne söze inandı, ne yöneldi.
Bilakis yalan dedi, sırt çevirdi.
Hep kibirlendi; tarafı etrafı kendine yeter sandı.
Yazıklar olsun bölyesine, yazıklar olsun!
İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
O akıtılan bir meni damlası değil miydi?
Sonra bir pıhtı oldu, yarattı, şekil verdi.
Ve ondan erkek ve dişi iki eş varetti.
Öyleyse düşünün! Bunu yapan ölüleri diriltemez mi?
(KIYAMET SURESİ / 26-40)
Yazıklar olsun böylesine, yazıklar olsun!: Rivayete göre Hz. Peygamber birgün Ebu Cehil’in yakasından tutup, ‘Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!’ diyerek ona ölümü ve kıyameti hatırlatmıştı. Ebu Cehil de, Hz. Peygamber’in elini silkip atarak, ‘Bırak şu yakamı, sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun. Sen de Rabbi’nde bana birşey yapamazsınız’ diyerek kibirli kibirli adamlarının yanına gitmişti. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu. Hz. Peygamber’in, Ebu Cehil ile tartışırken kullandığı ‘Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun’ ifadesi burada aynen ayetleşmiştir.
Görüldüğü gibi surenin son bölümü ölüm temasını işliyor. Ölüm temasının ilk mesajlar boyunca sürekli hatırlatılması, son ayetlerde ‘nutfe’, ‘akıtılan meni’, ‘pıhtı’ vurgularının varedildiğinin söylenmesi oldukça anlamlıdır. Keza varedilme/yaratma/yapma anlatılırken ‘fesevva’ kelimesinin kullanılması da çarpıcıdır. Bu şekil verdi/eşit kıldı, yani kadın ve erkek olarak ayrı ayrı ‘farklı şekil verdi’ ve fakat ‘eşit kıldı’ demektir.
Ardından son cümlede ‘Bunu yapan ölüleri diriltemez mi?’ diye sorulması ölümün ve eşitliğin birbirini tamamlaması içindir. Çünkü ölüm en büyük eşitleyici ilkedir ve kendini bu eşitlikten ayıran insanlar ölümle tekrar ilk yaratılış anına dönerler. Bu soru aynı zamanda ölü toprağı serpilmiş bir halkın dirilmesi manasında ‘toplumsal dirilişi’ ima ettiği gibi, mezarlarda yatan ölülerin ‘yeniden dirilişi’ manasında itikat ifade eder.