34,5926$% 0.14
36,2947€% 0.79
43,5143£% 0.41
2.988,93%-0,54
2.685,48%-0,74
9.644,93%1,00
Erdoğan, İngiltere’de BBC’nin Abdüllatif Şener sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bana öyle bir referans gösterin ki gösterdiğiniz bu referansı biz adam yerine koyalım!”
Türkiye’de siyaset sürekli kibri besliyor!
Kibir, Arapça (kabr, kubr) kökenli… Dilimize, “büyüklük taslama”, “kendini beğenme”, “kendini başkalarından üstün görme” diye çevirebiliriz.
Ruhu saran ve düşünceleri etkileyen aşırılıkhalidir kibir!
Kibrin, hakikat algısı bozuktur. Abartır, geneller, gerçeklere daima kördür.
Bilmediğini bilmez.
Zayıflık korkusu sahte bir büyüklenmeyle kapatılır. Yardım istemeye zorlanır. Özel, seçilmiş, üstün olduğunu sanır.
Sürekli “benden sonrası tufan” der! Kendinden başkasını görmez; kimseyi ne var ne de yareder.
Duygularını düzenleyemez; sıklıkla saldırgantepki gösterir; dışlar, parçalar, aşağılar ve “yakalandığında” hep inkar eder.
Ağzında sürekli “kurşun” saklaması kibrindendir; hemen “şarjörü” boşaltır. Susarak konuşmayı beceremez! Konuşan “ben” makinesidir!
Diğerini/ötekini anlamaya çaba sarf etmez.
“Sen kimsin”, “O da kim oluyor”, “Kaç paralık adamsın”, “Benim seviyemde değilsin” gibi sözler ağzından düşmez.
Büyüklenmeci kibir ile küçümseyici kibir bir madalyonun iki yüzüdür:
– Onay gördüğünde büyüklenmeci tutum takınır.
– Onaylanmadığında küçümseyici tavır alır.
Sinsi bir duygudur kibir; sessiz sedasız pusuda zamanının gelmesini bekler. İnsanı zorbayadönüştürür. Bu nedenle yedi günahın en başında yer alır!
Peki…
Kibir insanda nasıl meydana gelir?
Kibir…
Çaresizlik, güçsüzlük, sevilmeme, reddedilme gibi derindeki ruhsal acıların dışa vurumudur. Özünde zayıflıktır. Kendini savunmadır; incinmeme uğruna incitmedir.
İnsanda kibir nasıl meydana geliyor?
Şöyle:
İnsanın zihni- kişiliği-kendine saygınlığı, içinde doğduğu ortamda oluşur.
Bebek doğduğunda mükemmel olduğunu sanır; kendini özel ve değerli hisseder.
Büyüdükçe ne kadar zayıf olduğuyla yüzleşir. Ve bu gerçeği inkar etmek için büyüklenmeci-teşhirci bir tutum benimser. Abartılı iddialarda-davranışlarda bulunur.
Burada devreye ebeveyn tavırları girer:
Çocuğun büyüklenmeci tavrı anlayışla karşılanırsa, çocuğun kendine olan sevgi-saygısı hasar almadan atlatılır ve çocuğun kişiliğigelişir. Keza…
Çocuk, ebeveynini idealize eder; ona büyük güç atfeder; onunla kendini bütünleştirir. Bu dayanışma duygusuyla zayıflığını yener; kendini değerli- güçlü hisseder.
Peki…
Çocuk, ebeveyni idealize edememişse, insani zafiyeti- kabahati affetmeyen ve itibarıyla duygusal yakınlık kuramadığı anne- babası varsa ne olur? Çocuğun başında otorite giyotini sallanır durur:
– “Yanlış yapma”…
– “Günah işleme”…
Cezayla korkutulan, sevgisiz- çaresiz çocuk, “cennetten” kovulmamak için “maske” takar: Bir bakar ki, mükemmel sandığı ebeveynleri aslında mükemmel değildir. O halde…
O da bu oyuna katılacaktır. Ebeveynlerin mağrur duruşunu, üsten bakan tavırlarını, ceza verişlerini taklit edecektir.
Böylece, hatalı- kusurlu olan hep başkaları olacaktır. Gerçeklikten kopuk bu oyunla çocuk, kendini kusursuz sanmaya başlayacaktır.
Büyüdüğünde özün barındırdığı katlanılmaz ruhsal yara sebebiyle, insanlardan devamlı sevgi, saygı, itaat talep edecektir. Aksi durumda cezalandıracaktır!
Evet, çocukluğundaki zoraki oyunu zamanla bir ruhsal hastalığa sebep olacaktır: Kibir.
Konumuz siyasette kibir!
David Owen ile Jonathan Davidson, Oxford Academic dergisi Brain‘e 5 Mayıs 2009 tarihinde ortak makale yazdı. 100 yılın ABD başkanları ve İngiltere başbakanlarının kibir dosyasını açtılar!
Tanı için şu maddeleri sıraladılar:
– Dünyayı güç gösterisi ve zafer arayışı meydanı görme eğilimi,
– Kendini hep iyi gösterecek şekilde hareket etmeye yatkınlık,
– Kendi bakış açısı ve çıkarlarını ulus ile bir tutmak,
– Kendinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmek,
– Kendi düşünce ve yargısına haddinden fazla güvenme,
– Başkalarının öneri ve eleştirilerini küçümseme,
– Her şeye kadir olduğuna inanarak kendine abartılı bir şekilde inanç duymak,
– Sıradan mahkeme ya da kamuoyuna değil, sadece Allah ve tarihe hesap vermekle yükümlü olduğuna inanmak,
– Hakkının korunup doğruluğunun kanıtlanmasının ancak bir üst iradenin/ Tanrı’nın yargısı tarafından sağlanacağına dair sabit inanç.
– Gitgide artan bir yalnızlığın eşlik ettiği gerçeklikten kopmak,
– Hep huzursuz olmak, kayıtsız kalmak,
– Aşırı kendine güvenden dolayı işlerin yolunda gitmemesi,
– İmaj ve görünümle alakalı fazlasıyla endişe duymak,
– Gündelik etkinliklerden bahsederken tıpkı bir mesih’e (mehdi’ye) özgü bir tavır takınma ve aşırı heyecana meyil etme hali…
Owen ve Davidson’a göre bir politikacıya “hubris/kibir sendromu” tanısı koyabilmek için, bu on dört maddenin üçünü göstermesi yeterliydi!
On dört maddeye bakınca şunu dedim:
İyi ki bizim kibirli cumhurbaşkanımız yok!
ASABİ KOLTUK