34,6060$% 0.15
36,6974€% 0.12
43,9546£% 0.16
2.910,00%0,38
2.617,81%0,30
9.395,39%0,06
” CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, meydanlarda 1 tek oy bile çaldırmayacaklarını ifade ediyordu. Fakat seçimin ertesi günü, 25 Haziran’da basının karşısına geçip, “Çaldılar ama sonuçta 10 milyon oy değil” deyiverdi. Oysa 1 milyonun altındaki oy, bugün Türkiye’nin tamamının nefes almasını sağlayacaktı.
Sistem de yoktu yeterli görevli de
Derin komplo teorileri aramaya gerek yok, ‘o sır gibi akşam’ aslında olan şey çok basitti. CHP’nin sisteminin çalışmadığı doğru, fakat eksiktir. Neden; çünkü sisteme sandık başlarından veri de gönderilemedi. Söylendiği gibi yeter sayıda görevli yoktu. 600 bin görevlinin olduğu bilgisi koca bir balondu.
Hep beraber AA’dan izledik
CHP hesapları kaba taslak ve ciddiyetten uzaktır. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan “Manipülasyonlara aldırmayın, seçim 2. tura kalıyor, açıklamasını yaptığımızda sistemde yüzde 5 giriş vardı” dedi. Hayır; bu açıklama yapılırken Adil Seçim Platformu’nun sisteminde yüzde 8.5 oranında giriş vardı. Bir daha düzenli veri aktarımı olmadı. Sonra, aniden girişler hızlandı. İşte o an YSK’den verilerin çekilmeye başlandığı andı. “Kaybettik” açıklaması bundan sonra yapıldı. Ne yazık ki sonuçları hep birlikte Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) verileri ile Anadolu Ajansı’ndan (AA) izledik. Seçimden birkaç gün önce AA tarafından yayınlanan sonuçların birbirine benzemesi de şaşırtıcı değildi.
Çok önce kaybedildiği biliniyordu
Seçim, sadece karşılaştırılamayan ve bize bilgisi verilmeyen oylarla mı kaybetildi? Elbette hayır. CHP 25 ve 26. dönem Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen henüz Mart ayında, Meclis’te elindeki belgeleri sallayarak konuşuyordu: “Bu seçim ittifakı, seçimlerin güvenliği müthiş bir hikaye. Hikayenin 2 ana başlığı var. Unutulan tek bir kısmı var. Mezarlığa sandık koymayı unutmuşsunuz. Çünkü mezarlıktan, seçmen üretilmiş. Tam 2 milyon 537 bin kişi gerçekte ölü olduğu halde hâlâ sağ gözüküyor. Yetmemiş, hızınızı alamamışsınız, hiç dünyaya gelmemiş kişilere de sahte vatandaşlık numarası vererek, bir de böyle seçmen kişiler üretmişsiniz. Seçmen sahte, kayıtlar sahte sonuçların gerçek olmasını beklemek cesaret olacak.”
Ne CHP ne HDP’den veri geldi
CHP Seçim Birimi’nde o akşam neler yaşandı? Güvenilir kaynaklardan aktardıklarımızı verelim: “Çok fazla problem var. Adil Seçim Platformu çalışmadı. Saldırılara karşı güvenlik önlemi yok. Çünkü bu konuda yetkin şahıslar yok. Verilerin ise çok azına ulaşıldı. Her sandıkta görevlilerimiz olduğunu söylüyorlar. Bu doğru değil. Hiçbir il ve ilçe örgütü ‘Hayır benim görevlim yok’ demez. Bu siyaseten bitmek anlamındadır.
Dijital ayaktaki kişi sadece görünen sorumlu. Ancak liste uzun. Örgütten mesul kişi; örgüt sekreteri veya genel sekreterdir. Bu kişiler sandığın başına görevli koymaktan sorumludur. Önseçim var, kongre var. Herkes biririyle iyi geçinmek zorunda, bu yüzden kimse konuşmayacak ya da gerçeği anlatmayacak. 20: 30’da HDP’den de veri gelmediği yüksek sesle dillendirildi. Bir ara çok hızlı giriş oldu. İşte o andan itibaren, YSK’dan veri kopyalandığını sanıyoruz.”
B planı yoktu
Peki aday İnce, hem görevli sayısı hem de sistemde yaşanabilecek aksaklıkları bilmiyor muydu? “Bilmez olur mu, örgütte büyümüş biri. Sadece Seçim Koordinasyon Merkezi’nde bu kadar büyük bir sorun yaşanabileceğini tahmin etmiyordu. ‘Kamuoyu bastırır, öncüler çıkar ve YSK önüne gidilir’ diye düşünüyordu.”
Boşa düşen CHP ve İnce’nin kırılma anı
Bir B planı olmadığı görülüyor. Seçim akşamı boşa düşülünce, bir tereddüt yaşandı. Bu tereddüt aşamasında bir karar verilmiş olması muhtemel. Kararda; YSK ve Saray önüne kurulan barikatlar kadar, çelik yelekli, otomatik silahlı Akmilisler, cihatçı devşirmeler, bugünlere hazırlanan paramiliterler de etkili oldu. Sultangazi, Habipler kavşağında çekilen videoda, otomatik silahlar taşıyanlar ve havaya ateş açanlar görülüyordu. Konuşmalar dehşet vericiydi: “Erkeklerde de kadınlarda da silah var, sıkıntı yok.” Yıllardır uyarılan siyasetçilerin bu konularda gazeteciler kadar özverili çalışmadığı anlaşıldı. Bu noktada kayıp büyük olacaktı. İş işten çoktan geçmişti.
Komplo teorisinden daha öte: Gözümüzün önünde
Tedirginliği vücudunun her noktasından okunan AKP’li Mahir Ünal boşluğu, gözdağı ile doldurdu. “YSK verileri güvenlidir” diyip, özetle sokağa çıkıp itiraz edenlerin başına ne gelebileceğini söyledi: “Türkiye seçim güvenliği konusunda Avrupa ve Dünya ülkeleri içinde en güvenli ve sonuçları en hızlı açıklayanlardan biri. Sonuçlarda şüpheye yer yok. Bir hukuk devleti olan Türkiye’nin kurumlarını sorgulamak ve bunlar üzerinden oluşturulacak bir şaibe ve itibarsızlaştırma bizim birliğimize beraberliğimize zarar verecek hususlardır. Özellikle bazı kurumlarımızın hedef alınarak tehdit edilmesi ve kendi tabanlarının tahrik edilmesi ile bunun sonucunda ortaya çıkacak ağır sonuçlar, unutulmamalıdır ki bunu yapan adayların sorumluluğudur.”
İşte komplo teorileri de bu konuşma ile çöküyor. Ancak bu teorileri gölgede bırakan daha ağır bir tablo var ortada. İktidar, İnce ve Millet ittifakı içindeki liderlerin kaçırılıp ya da kapatılarak tehdit edilmesine tenezzül edecek değildi. Çok daha ileri gidip milyonların gözü önünde seçeneği sundu. Paralize olduğumuz için bunu ilk anda göremedik. Mahir Ünal aslında şunları söylüyordu: “Seçim güvenli diyoruz. Fakat Buna inanmadığınızı biliyoruz. Karar sizin, protesto için sokağa çıkarsanız ağır bedel ödenir, sorumluluk da size aittir.” Bir iç savaşa bile değil, bir katliama göz kırpıyordu. Daha ilginç bir şey de vardı. Ünal, muhalefetteki ‘sandık güvenliği aksaklıklarını’ bilmiyordu.
Muhalefetin aksine iktidarın A, B, C planları vardı. İş dijital müdahaleden, gözdağına şansa bırakılmamıştı. Çok katmanlı bir hazırlıktı. ‘Yazı da gelse tura da gelse’ seçim kazanılacaktı. Öyle oldu.
Bizi fena ‘kek’lediler
Peki, o gece ne mi oldu? Çok az şey ya da hiçbir şey… 600 bin görevli filan hiç olmadı.
CHP sisteme veri giremedi
HDP sisteme veri giremedi.
Zaten sistem çalışmıyordu.
Bir yandan da dijital müdahale ile mezarlık oyları işlendi.
Liderler boşa düştü.
Tehditler de gelince… “Adam kazandı…” Çıkıp balkonda konuştu.
24 Haziran hiç yaşanmadı. Bir gölge, oyunu illüzyondu. Gerçekte; 7 Haziran 1 Kasım sürecinde, 15 Temmuz’da, 16 Nisan’da, iktidar yanında olup insan vurana koruma kalkanı getiren 696 sayılı KHK çıktığında, Seçim İttifak Yasası hazırlandığında her şey çoktan bitmişti. Biz vefakar yurttaşlarımızı o tarihlerden itibaren sandık başlarında unuttuk. Biri-birileri bizi güzel ‘kek’ledi. 24 Haziran tarihini komple çaldılar, 24 Haziran’ı komple çaldırdılar.”
'15 Temmuz'da CIA Büyükada'daydı'