34,4277$% 0.27
36,4387€% 0.55
43,6830£% 0.19
2.841,69%0,27
2.568,23%0,03
9.460,23%0,42
Ekonominin düzelmesi için büyük bir siyasi uzlaşıya ihtiyaç olduğunu söyleyen CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, “Acilen devlete ve kurumlarına azalan güveni sağlamak için şeffaflığı ve hukuki altyapıyı tesis edecek bir çalışma yapmalıyız” dedi. 11. Kalkınma Planı’nı da eleştiren Kesici, “10. Kalkınma Planı’ndaki hedefler yarı yarıya tutmuş. Şimdiki plan bunun üzerine oturtulacak. Oysa çürük tahta mıh tutmaz” vurgusu yaptı. Kesici, Cumhuriyet’in güncel sorularını yanıtladı.
11. Kalkınma Planı’na ilişkin Meclis’teki konuşmanızda dikkat çekici açıklamalar yaptınız. Bunu açar mısınız?
Bu plan, 2019-2023 arasındaki 5 yılı gösteren ekonomik bir plan. Önceden bunlar Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) üzerinden yapılırdı, ancak 2018’de yasa ile kaldırıldı. Onun yerine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı üzerinden yürüyor. Nasıl çalıştığını da henüz doğru dürüst bilmiyoruz. Kalkınma planları bir evvelki planların üzerine oturtulur. 10. Kalkınma Planı çok başarısız bir plandı. Hedeflerin gerçekleşmesi neredeyse yarısı. Olumlu olanlar yarısı kadar büyürken, olumsuzlar iki katından fazla büyümüş. Örneğin milli gelir 1.3 trilyon dolar olacakken, 784 milyar dolarda kalmış. Kişi başına milli gelir ise 16 bin dolar yerine 9 bin 600 dolar olmuş. İhracat hedefi 277 milyar dolarken, 168 milyar dolarda çakılmış.
Diğer yandan enflasyon 2018 için yüzde 4.8 olarak belirlenirken, neredeyse 5 katı; yüzde 20.3 olarak gerçekleşmiş. İşsizlik rakamı yüzde 7.2 olarak hedeflenirken, yüzde 13.5 olmuş. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 13 olarak belirlenirken, yüzde 24.5’e çıkmış, büyüme yüzde 5.5 demelerine karşı yüzde 4.9 olmuş. Bu da doğru değil. Çünkü 2017 başında milli gelir serisini değiştirdiler ve bir gecede yüzde 20 arttı. Yüzde 5.5 eski milli gelire göre hesaplanmıştı. 2018 ve son 5 yılın ortalaması hesaplanmış olsa yüzde 3.2 eder. Yani büyüme de düşmüş.
AKP dönemini ele alırsak 16 yılın ortalama büyüme hızı yüzde 4.6. Son 10 yılın yüzde 3.5. Halbuki çok partili sisteme geçildikten sonra AKP dönemine kadar 57 yıllık sürede bu oran yüzde 5.1. Ve bu dönemde ülkede 1961 ihtilali, 1971 darbesi, 1980 darbesi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve ambargo, 1994 ve 2001 ekonomik krizi ile 1999 depremi yaşandı. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonrası bütün dünyadan yağmur yağar gibi doların yağdığı dönemde yüzde 4.6. AKP ‘önümüzdeki yıl 4.3 büyüyeceğim’ derken IMF yüzde 1.9 diyor. Nisan 2019’da Washington’daki IMF-Dünya Bankası Müşterek Toplantısında Hazine ve Maliye Bakanı ile diğer yetkililere bu raporu verdiler. Bizimkiler itiraz etmiş değil. Bu rakamlar böyle giderse 6 ay sonra Türkiye’yi yakar. Elimizi yakar, ocaklarımızı yakar. O yüzden bu konuyu çok ciddiye almak lazım.
Karma ekonomi modeli gerekiyor
Devletin ekonomideki rolü sizce ne olmalı?
2008’den sonra “Devlet ekonomiden elini çeksin, rolü iyice küçülsün” gibi moda laflar oldu. Bunlar yanlış. Dünya bunu 5-10 sene dener gibi oldu, sonra vazgeçti. Her seviyede ağırlıkları farklı olmak üzere karma ekonomi milletin zannettiği kadar kötü bir ekonomik model değildir. Burada kamu ile özel sektörün ağırlıkları farklılaşabilir. Devlet bazı yerlerden çekilebilir stratejik bazı yerlere daha fazla girebilir.
Yüzde 4.3 büyüme Türkiye ekonomisine göre düşük rakamdır. Ama asıl IMF’nin verdiği rakam dikkat çekici: 5 yılın ortalaması yüzde 1.9. Bu yılın büyüme oranı için de eksi yüzde 2.5 diyor. Bu, Türkiye’nin taşıyamayacağı bir şey. 5 sene harp yok, büyük felaketler yok, ama büyüme oranı çok düşük. Tarihin bütün zamanlarında bütün rejimlerinde devletlerin ekonomide ağırlıkları ve rolleri var. Yönlendirici, düzenleyici ve tanzim edici bir rolü oluyor. 1980’lere kadar adına karma ekonomi denen modeldi bu. Türkiye olarak dünya ile birlikte hareket etmeyi seven, dünyadan kopuk olmamaya gayret eden bir ülkeyiz. O yüzden devletin ekonomideki rolü karma ekonomi modeli olmalı.
‘Siyasi uzlaşı şart’
Bu durum nasıl düzeltilebilir?
Ekonomi yönetiminde sihir yoktur, sihirbaz da yoktur. Dünyanın en parlak iktisatçılarını bulalım, ekonomiyi bunlara emanet edelim. Bunlar da sihirli değnekle vursun düzelsin… Yok böyle bir şey. Bir başka konu da yetkililerin “İşlerin kötü bölümü geride kaldı, bundan sonra çok daha aydınlık konuma geçtik” sözleri. Bu ifadeler ekonomi yönetimlerini bekleyen en büyük tehlike. Türkiye’nin iyi ya da kötü ölçülebilir bir güveni vardı. Şimdi o güven kayboldu. Kimse Türkiye’ye güvenmiyor. Bunun göstergeleri var. Kredi derecelendirme kuruluşları var. Bunlara bazen bizim yönetimimiz kızıyor. Bunların derdi Türkiye ile falan değil. Adam bütün dünyaya bilgi satıyor. Türkiye ile ilgili bir kredi notu çıkarıyor. Şirketlerle, firmalar bazında kredi notu çıkarıyor. Bunu tüm dünyaya ilan ediyor. Ve bunu satıyor. İnsanların abone olması için bu kredi kuruluşlarına adamların mümkün olan en doğru bilgiyi vermesi gerekiyor. O yüzden bunlar Türkiye düşmanı demek katiyen doğru değil. Devlet demek, kurumlar, kurallar, hukuki altyapı ve şeffaf bir rejim demek. Krediyi veren, mal alıp sattığımız kuruluşlar Türkiye’de bunu göremiyor. Devlete ve kurumlarına olan güvenleri az. Bir gecede kural değiştiriyoruz. Bu güveni tesis edecek bir şeyler yapmamız lazım. Türkiye’de yeteri kadar siyasi birlik ve beraberlik de görmüyorlar. Bunları muhalefet yapalım, AKP’nin oyu düşsün diye söylemiyoruz. Bir söz vardır: Çürük tahta mıh tutmaz. Eğer üzerinde oturacağımız zemin çürükse, ne kadar sağlamlaştırırsak sağlamlaştıralım bunu başaramayız. Her şeyden önce ülkemizde büyük bir siyasi uzlaşıya ihtiyaç var.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
En can yakıcı konu işsizlik
Gençler ve kadınlarda işsizlik had safada. Enflasyon ve hayat pahalılığına yurttaşlar ne kadar dayanabilir?
Maalesef dayanamayacak. İşsizlik bütün bu işlerin en can yakacak bölümü. 16-29 yaş grubu işsiz genç oranı yüzde 24.5. Buna “nasılsa müracat etsem de iş bulamam” diyenler dahil değil. Her 4 kişilik ailede bir işsiz var. Ayrıca işi olup, bunu kaybetme tehlikesi yaşayanlar da var. Ekonomi bu yıl yüzde 2.5 küçülecek. Bu demek oluyor ki 250 bin kişi yıl sonuna geldiğimizde işsiz kalacak. IMF’nin verdiği yüzde 1.9’luk büyüme oranı ile Türkiye’de işgücü piyasasına yeni girecek olanların ancak üçte biri iş bulacak. Yani her yıl 300-350 bin kişi işsizlik rakamına eklenecek. 5 sene sonunda yeni 1.5 milyon işsizimiz olacak. Bu da göz korkutacak bir şey. Bir yandan da gelirimiz artmayacak, enflasyonun altında kaldığı için azalacak. Öbür yandan işi olan adamlar bile işini kaybedecek. Ve bunu önlem alınmazsa Sayın Cumhurbaşkanı’ndan en aşağıdaki birime kadar herkes bütün hücrelerinde hissedecek.
16 yılda faize 546 milyar dolar ödendi
Dolardaki durum, iç ve dış borç ile faiz konusunda neler söylersiniz?
Son 16 yılda iç ve dış borca ödediğimiz toplam faiz 546 milyar dolar. Dış borca ödediğimiz faiz 156 milyar dolar. Bunları artık sürdürmek imkânsız. 50 senedir bize hizmet eden ve para basan Birinci Boğaz Köprüsü var. Bugünün parası ile 200-250 milyon dolar eder. 156 milyar dolar ile 750 tane köprü yapardık. 546 milyar doları versek 2 bin 750 tane köprümüz olurdu. Türkiye’nin ortalama özel sektör borçlanma faizi son dönemlerde yüzde 3 idi. Biz bunları döndürmek için yeniden kredi alacağız. Ama yüzde 8 ile 10 arasında faiz ödeyeceğiz. Bu çok vahim bir şey. Bunun önemi de önümüzdeki 12 ay içerisinde ortaya çıkacak. Türkiye 200 milyar dolar taze para bulacak ve bu daha önceden alınmış olan kredileri döndürecek. Türkiye Venezüella’dan sonra en vahim ikinci ülke. Çok ciddi tedbirler alınmalı.
Elektriğe Yüzde 307 Zam!