DOLAR

34,4465$% 0.3

EURO

36,3032% 0.16

STERLİN

43,4559£% -0.34

GRAM ALTIN

2.836,84%0,10

ONS

2.562,19%-0,20

BİST100

9.389,62%-0,33

a

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü Böyle Ortaya Çıktı!

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü Böyle Ortaya Çıktı!

“(Uluslararası Kadınlar Günü) New Yorklu tekstil işçilerinin 1857’nin 8 Mart’ında, kötü çalışma koşullarının ve 10 saatlik iş gününün kalkması ve kadınlar için eşit işin kabul edilmesi için yaptıkları eylemin devamıdır. Bu eylem büyük ses getirmiş ve New Yorklu kadınlar tarafından 1909’da yeniden başlatılmıştır. 1910’da […] C.Zetkin, 8 Mart’ın uluslararası Kadınlar Günü olarak belirlenmesini önermiştir.”

Bundan yalnızca birkaç gün sonra, 13 Mart 1955’te çıkan bir yazıda ise hikâye, efsaneleşmeye uygun bir dille aktarılmış: “1857 yılında New York’ta tekstil işçileri vardı. Berbat koşullar altında, günde 10 saat, açlık sınırındaki ücretlere çalışıyorlardı. Öfkelerinden, yoksulluklarından bir direniş doğdu.”

Aynı gazetenin daha sonraki 8 Mart yazılarında ise New Yorklu kadın tekstil işçilerinin 1857’deki hikayesinin dallanıp budaklandığı görülüyor. Fransa’daki kadın hareketlerinin önemli dergileri hikayeyi sahiplenmekle kalmayıp, her geçen yıl hikayeye mutlaka birkaç detay daha ekleyerek trajik bir mit yaratıyorlar. Kandel ve Picq’in kendi anlatımlarıyla, “hiç kimse hikâyenin doğruluğundan kuşku duymuyor, herkes hikayeyi biraz daha ayrıntılandırmak, daha iyi anlatmak ve açıklamakla uğraşıyordu.”

Buraya elzem bir not düşelim. Böylesi bir hikâye, doğruluğundan kuşku duymamızı gerektiren öğeler mi barındırıyor? Hayır. Hikâyenin zamanı tam da, Marx’ın deyimiyle, sermayenin “her gözenekten kir ve kan damlatarak” büyüdüğü zamanlar. Örneğin, 1911’de New York’ta 123’ü kadın 146 tekstil işçisi, çalıştıkları fabrikanın yanması sonucu can vermişti. New York tarihinin bu en kanlı iş cinayeti, kentin göbeğinde Manhattan’daki Triangle Gömlek Fabrikası’nda meydana gelmiş, çoğunluğu 14-23 yaş aralığında olan 123 kadın işçinin sonu olmuştu. 1857 efsanesinin muhtemel ilham kaynağı gibi görünen 1911’deki fabrika yangınının, kârdan başka bir şey düşünmeyen sermayenin ne ilk ne de son katliamı olduğunu herkes biliyor.

Bu gerçeklerden yola çıkarsak, 1950’lerin ortasında hiç de efsane gibi duyulmayan bir olayın gerçekliğinin sorgulanmaması pek de şaşırtıcı gelmeyebilir. Hikayeyi ilk çıkaranların niyetlerinin sorgulanabilirliği baki kalsa da, daha sonra bu kadar sahiplenilişi, işçi sınıfı tarihi bu “kir ve kan damlayan” trajedilerle doluyken, kötü niyetli olmaya çalışmazsak, bir ölçüde anlaşılır olabilir. Ancak, hikâyenin herhangi bir kaynağa dayanmadan giderek genişlemesi ve 50 yılı aşkın bir süredir 8 Mart tarihi anlatılarının en başına oturmasıyla gerçek tarihi arka planda bırakması, artık düzenin kötü niyetini ifşa edecek düzeyde.

Dolayısıyla bugün, 1857’nin bir mit olduğunu söylediğimiz anda bizi esas ilgilendiren şey, bu mitin neden hâlâ tekrar ediyor oluşudur. Mitin doğduğu dönemde hangi niyetlerle ortaya atıldığını incelemek daha geniş bir araştırma yapmayı gerektirebilir dedik, ancak bu inceleme ne olursa olsun bugün soracağımız soruyu değiştirmiyor. Bu hikâyenin hala gerçek tarihsel referanslardan daha fazla sahipleniliyor olması kabul edilemez bir hal almış durumda.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Yıldırım Türkiye Haritası Oluşturdu!

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.