İnternet andıcı davasında tutuklu yargılanan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi’nden Cumhuriyet Gazetesi’ne gönderdiği mektubunda, İnternet Andıcı davasıyla 2. Ergenekon davasının birleştirildiğini anımsatarak, “Birleştirme nedenleri olarak ileri sürülen soyut ve yapay gerekçelerin inandırıcılığı yok” dedi.
Mahkemenin son birleştirme kararıyla, bir çoğunun birbirini bile tanımadığı, hiçbir ilişkisi olmayan, farklı konumlarda bulunan 148 kişinin aynı dava içinde ilişkilendirilmeye çalışıldığını söyledi. Başbuğ, “Böylece davalar içinden çıkılması daha zor bir durum içine sokulmuş olmaktadır. Sekiz iddianameden oluşan bu dosyada, birleştirme kararı, karar verme sürecini de uzatacaktır. Unutulmamalıdır ki mahkemeler davaları yargılar ancak bazı durumlarda, Türk Milleti’nin vicdanı ve sağduyusu üzerinden, davalar da mahkemeleri yargılar” dedi.
Başbuğ hakkında hazırlanan iddianamenin, örgütsel irtibatlar olarak ileri sürülen bölümünde, 3 Mart 2004’te Ankara’da yapılan ‘Hilafetin Algısı ve Tevhidi Tedrisat Paneli’ne katılmış olmasının, Mustafa Balbay ile 2004’te Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda görüşmesinin, 2009 yılında Hırvatistan’da resmi bir gezide bulunurken, Genelkurmay 2. Başkanı tarafından aranılarak bir konu hakkında bilgi vermesinin ve iki kişi arasındaki bir telefon görüşmesinde isminin geçmesinin yer aldığına dikkat çekti. Bu iddialarla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 26. Genelkurmay Başkanı’nın, bugüne dek varlığı ispat edilememiş, iddia edilen bir terör örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışılmasının ciddiyetten uzak, kabul edilemez bir davranış olduğunu vurguladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakkında yaptığı suç duyurusunu ‘İnternet Andıcı’na dayandırdığına dikkat çekerek şöyle devam etti:
Genelkurmay Karargâhı’nda hazırlanan ve içinde suç unsuru bulunmayan bu andıç, ihbarı yapan kişinin değerlendirmeleri doğru kabul edilerek, medya aracılığıyla, başlangıçta, kamuoyuna bir suç belgesi gibi yansıtılmıştır. Medya da bu işin aslını araştırma gereği duymamıştır. Soruşturma ve kovuşturma safhalarında da bu Andıcın Genelkurmay Başkanı’na arz edilip edilmediği üzerinde yoğunlaşılarak istenilen amaca ulaşılması düşünülmüştür. Bu safhalarda, hiçbir sanığın ‘bu Andıç’ı Genelkurmay Başkanı’na ben arz ettim’, ‘Andıç üzerinde Genelkurmay Başkanı’nın imza veya parafını ben gördüm’ şeklinde ifadesi olmamasına rağmen, mahkeme suç duyurusunda bulunma kararı almıştır.”
‘TERÖRİST DAMGASI VURULMAK İSTENİYOR’
İddia edilen Ergenekon terör örgütünün, Genelkurmay Başkanlığı’na sızıp Genelkurmay Başkanlığı’nı ele geçirdiğinin kabul edildiğini söyleyen Başbuğ, “Çünkü, Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay 2. Başkanı ve karargâhın en önemli korgeneral rütbesindeki karargâh başkanı ve diğer general, subaylar tutukludur. Aslında, Genelkurmay Başkanlığı’na terörist damgası vurulmak istenilmektedir… Bugün TSK’nin çeşitli komuta kademelerinde bulunanlar, bir dönemde, aynı zamanda bir terör örgütü yöneticisi olan Genelkurmay başkanlarının ve onun terör örgütü karargâhının emir ve komutası altında görev yapmış olmalarını nasıl değerlendirmektedirler” diye sordu.
Bir Genelkurmay Başkanı’nın, iddia edilen bir terör örgütünün görevlendirmesiyle ve yönlendirmesiyle faaliyetlerde bulunduğunun ve albay rütbesindeki bir kişinin, örgütsel konum bakımından askeri rütbedeki üstlerinden daha etkili olduğunun kabul edildiğine dikkat çekti.