Ölümleri rakamlar üzerinden konuşuyoruz. Konuşmak zorunda kalıyoruz. Bundan iki yıl önce “8 şehit”, herkesin kanının donmasına neden olan rakamdı. Bugün o sayı ne? Hiç kendinize sordunuz mu?
Bunun rahatsız edici , acı bir soru olduğunu biliyorum. Ama rakamları kanıksadıkça, verilen “terörle kararlılıkla mücadele ” mesajlarını artık okumamaya başladıkça, durup bir düşünmek gerekiyor. Eksik ne , tüm bunlara ne yol açtı, nasıl bir mücadele yürütülüyor ?
Tırmanan teröre karşı, kapsamlı bir mücadele yürütülüyor, yürütülmeye çalışılıyor. Yürütülmeye çalışılıyor ifadesini bilerek kullandım, çünkü bu mücadele bir çerçevenin içinde gerçekleşiyor. Yasalar, yönetmelikler, 90’ların eleştirileriyle karşı karşıya kalınmamak için alınmış tedbirler…
Karşısında ise kural tanımayan, vicdanı olmayan, hiçbir hassasiyet gözetmeyen bir terör örgütü var. Yani öncelikle şartlar eşit değil.
Şartlar, dış politikadaki gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden yürüyen bir takım tartışmalar, bu mücadelenin de sorgulanmasına neden oldu.
Siyaset kurumunun aldığı, alacağı, ya da alması gereken kararlar üzerinden yapılan tartışma ve sorgulama değil kast ettiğim. Doğrudan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü mücadeleye yönelik sorgulama.
Sorgulamak doğal haktır, ancak bunu yaparken bu mücadeleyi yürüten , her an ölümle burun buruna olan Mehmetçiğin moral değeri unutulmamalıdır.
Bu kapsamda yani doğrudan güvenilk kapsamında bazı rakamları ve bilgileri paylaşalım.
Rakamlar ne diyor?
Her gün ard arda gelen şehit haberleri , moralleri bozuyor. Bu rakamlar çerçevesinde yürütülen mücadele acaba başarısız mı ? sorusuna yanıt aranıyor.
Şimdi rakamları alt alta koyalım. Bu rakamlar önemli kurumlarda da analiz edildi.
2011 yılında ABD’nin Afganistan’da ölen asker sayısı 418
2012 yılında ABD’nin Afganistan’da ölen asker sayısı 250
Şartların, koşulların farklı olduğunu biliyorum. Bunu bu rakamlar üzerinde hassasiyetle çalışan kurumlar da biliyor.
2011 Türkiye’deki i şehit sayısı 116
2012 Eylül 13 itibarıyla Türkiye’deki şehit sayısı 106
Kaynakların beklentisi, Kasım ayından itibaren, terör örgütü her ne kadar “vur kaç yerine, vur kal ” stratejisini uygulamaya çalışıyor olsa da, kış koşulları gereği saldırıların azalacağı hatta duracağı noktasında.
Terörle mücadelenin çerçevesi konusunda bir sıkıntı mı var ?
Rakamlar alt alta konup büyük başarı şeklinde bir analiz yapılmıyor.
Bu rakamlarla birlikte şartlar da analiz ediliyor. Terörle mücadelenin yürütüldüğü çerçeve de sorgulanıyor.
Son dönemde atılan adımlar demokratikleşmeye yol açsa da, kuralı olmayan terör örgütüyle mücadelede bazı zorluklara neden oldu. Bununla birlikte “Hantepe mi yoksa Uludere mi ? ” ç elişkisi ister istemez bir psikolojik baskı yarattı Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerinde.
Yayla yasağının kaldırılması da , operasyonlar için – mekanizma her ne kadar hızlanıdırılmaya çalışılsa da – mülki amirden izin koşulu ister istemez askeri zorluyor, hızlı hareket etmeyi engelliyor.
Diğer yandan bölgenin bazı gerçekleri var. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından da daha önce belirtilen “yerel unsurların desteği ” … Yani somut bazı örnekler, örgüt üyelerinin bazı evlerde saklanması, araba ile taşınması gibi yardımlar.
Asker burun buruna geldiğinde, şüphelendiğinde adım atması çok da mümkün değil. “Dur demek” , ateş açmak yetki aşımı oluyor.
Bölgede terörle mücadelede bazı yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu yüksek sesle dile getiriliyor. Bu hükümete iletilir mi, hükümet bazı geri adımlar atar mı , sorularının yanıtı henüz yok. Ancak asker hükümetten bazı taleplerde bulunursa, çok şaşırtıcı olmamalı.
Hedef lider kadro
İstihbarat kurumlarının terör örgütü ile ilgili bazı tespitleri var. Bu tespitler gerek telsiz konuşmaları gerek ise alınan bilgilerle somutlaştırıldı. Genç örgüt üyeleri ile yaşlı yöneticiler arasında alttan alta gelişen sorundan bahsediliyor. Gençler mevcut yönetimi “adım atamıyorsunuz, dediğiniz hiçbir hedef yerine getirilmedi ” diye eleştiriyor. Yönetim kadrosu tarafından başlatılan devrimci halk savaşının da amacının , örgütün bazı somut adımlar atarak – bir kamu binasına bayrak dikme, Şemdinli’deki girişim gibi – gençlerden gelen tepkinin önüne geçebilmek. Yine bazı raporlarda örgütün yönetim kadrosu arasında da ciddi sıkıntı olduğu bilgisi var. Özellikle Murat Karayılan, Fehman Hüseyin ve Duran Kalkan arasında.
Diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerinin öncelikli hedefi örgütün yönetim kadrosu. Özellikle de Fehman Hüseyin. Hüseyin’in Türkiye’ye hiç girmediği belirtiliyor. Öte yandan zaten Kuzey Irak’a düzenlenen hava harekatlarının önemli bir bölümü, örgütün yöneticilerine yönelik alınan istihbaratların ardından yapılan harekatlar. Yani hava harekatlarının büyük bir bölümü örgütün tepe isimlerine yönelik diyebiliriz.
Profesyonel ordu
Bir başka tartışılan konu… Profesyonel ordu. Başvuru sayısı şaşırtacak kadar az. Bu azlığın nedenini anlamak herhalde zor değildir. Ölümle burun buruna görev yapmak, ancak buna rağmen sık sık eleştirilerle karşı karşıya kalmak…
Dolayısıyla bölgede çalışan , mücadele eden personelin önemi bu koşullarda daha da artıyor.
Sonuçta eleştiri hepimizin hakkı, ama bu eleştirileri yöneltirken bazı gerçekleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor.