35,2232$% 0.16
36,7493€% 0.17
44,2309£% -0.02
2.975,67%-0,06
2.626,03%-0,29
10.020,50%0,72
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Macaristan Büyükelçisi’nin daveti üzerine geçen hafta AB üyesi ülkelerin büyükelçileriyle bir araya geldiğini ve yaklaşık 1,5 saat süren görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
”Gördüğüm tablo şu: Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerdeki kısıtlamalar sadece bizim sorunumuz olmanın ötesine taşmış. AB’nin değerli büyükelçileri de aynı kaygıları taşıyorlar. Onlara bir sözü söylediğimde, (bu ülkenin başbakanı ‘biz yargının işine karışmıyoruz, onlar da bizim işimize karışmasınlar’ diye bir söylemi dile getirdi) dediğimde bütün büyükelçilerin yüzlerinde alaycı bir ifade gördüm. Nasıl olur da bu çağda, bu dönemde 21. yüzyılda, Anayasa’sında (idarenin her türlü iş ve eylemi yargının denetimine tabidir) hükmünün olduğu bir ülkede bir başbakan, (AB giriş süreci için çaba harcıyorum) diyen bir başbakan (yargı bizim işimize karışmasın) der? Bu çağdaşı anlayışı onlar biraz garipseyerek, biraz üzülerek biraz da (acaba bu doğru mudur?) diyerek… (Evet doğrudur) dedik. Üzülerek söylüyoruz ama maalesef doğrudur. Bu kişinin bu ülkeyi yönettiğini onlar da biliyorlar.”
KENDİLERİNİ ANLATMAK İSTİYORLAR AMA YEMEZLER
İktidarın geçmişte diğer ülkelere reformların önündeki engel olarak CHP’yi gösterdiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, ”Şimdi bir gerçek çıktı ortaya. AKP’nin iki yüzü oradaki yüzüyle, Türkiye’deki yüzü. Batıya dönük maskesini indirdik. Gerçek yüzü görüldü. Artık herkes görüyor. Söylemi ile eylemi taban tabana zıt bir siyasal parti kimliğini artık bütün dünya biliyor. Şimdi araya bir sürü adam koymuşlar yine gidiyorlar oraya. Kendilerini anlatmak istiyorlar ama yemezler. Öyle kolay kolay anlatamazlar. Biz belgeyle dokümanla, projelerimizle gidiyoruz oraya” ifadelerini kullandı.
AB ülkeleri ve ABD’de karşılaştıkları Türkiye’ye ilişkin kaygıları kendilerinin de paylaştığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Tabi onlar şunu da anlayamıyorlar: Basılmamış bir kitap taslağının peşine savcı, yargıç, polis hep beraber düşüyorlar. (Basılmamış bir kitap için nasıl imha kararı alınır) diye soruyorlar bize. Dedik bunun yanıtını biz veremeyiz. Sizin muhatabınız başka şeyler. Sizin taşıdığınız kaygıları aynen biz de taşıyoruz. Onlara bir sorun bakalım. (Efendim savcıları değiştirdiler…)’ Ne fark eder? Savcı iddia makamı, yargıç yerinde oturuyor. Asıl ona sen bu kararı neye göre verdin diye sormak lazım. Demokrasi açısından geldiğimiz nokta budur, basılmamış kitabın imhası…”
Basılmadan toplanan kitap taslağının bilimin, teknolojinin sayesinde on binlerce insan tarafından okunduğunu da kaydeden Kılıçdaroğlu, ”On binlerce kişi bu kitabı okudu. Buyurun yasaklayın. On binlerce kişiyi hapse mi atacaksınız? Atmazsanız namertsiniz” diye konuştu.
ÇOCUKLARINIZA NASIL BİR MİRAS BIRAKTIĞINIZI FARKINDA MISINIZ?
Basılmamış kitabın imhasına karar veren yargıçlara seslenmek istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Çocuklarınıza nasıl bir miras bıraktığınızı farkında mısınız?” diye sordu.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Sizin çocuklarınız, sizin torunlarınız ileride okula giderken (Benim babam yargıçlık yaparken henüz taslak halindeki bir kitabın imhasına karar verdi) diye övünecek mi sanıyorsunuz? Bu utancı çocuklarınıza ve torunlarınıza miras bırakmaktan utanmıyor musunuz? ”
TÜRKİYE’YE İLAN EDECEĞİM
”Bu düzenin, yolsuzlukları kapatma düzeni” olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Almanya’da görülen Deniz Feneri davasına işaret etti. Kılıçdaroğlu, ”Devletin önemli kurumlarından birinin başındaydı, medyaya ahlak dersi verecekti orada. Mahkum olmuş, fail, Alman mahkemelerine geçmiş. Bir de beyefendi çıktı, ‘benim güvencem Recep Tayyip Erdoğan’ dedi. Senin güvencen odur zaten, senin güvencenin ben olacak hali var mı? Yok öyle bir şey” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bu davanın bir türlü açılmadığını vurgulayarak, ”(Fakire yardım edeceğim) diye para topla, götür parayı başka yerlerde kullan. Bu davaya el atılmazsa, bu dava açılmazsa, kul hakkı yiyenin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu bütün Türkiye’ye ilan edeceğim” dedi.
Kılıçdaroğlu, hafta sonu Antalya’da bazı tesislerin açılışını yaptıklarını anımsatarak, ”Bunun temeli daha önce atıldı, önceki belediye başkanı Menderes Türel döneminde tesis yapıldı” şeklinde eleştirilerin de geldiğini söyledi. Kılıçdaroğu, tesisin bir bölümünün Türel döneminde yapıldığının doğru olduğunu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşması sırasında Türel’e teşekkür de ettiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Ama Erdoğan’ın kulakları bunu duymaz çünkü onda insan sevgisi yok, yapılana değer vermek yok. Bu ülkede, kim taş taş üstüne koymuşsa hepsine saygı duyarız. Bugün, ‘CHP’lilerin dikili ağacı yok, şunu yapmadı, bunu yapmadı’ demiş. Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanlığını ziyaret ettim. ‘Dikili ağacı yoktur’ diyen insanın düşünmesi lazım; Diyanet İşleri Başkanlığını kim kurdu? Senin siyasallaştırmak için bizim de siyasallaşmasın diye çaba harcadığımız, özenle siyasetin dışında tutmaya çalıştığımız o Diyanet İşlerini CHP kurdu. Senin dikili ağacın yok, bizim Türkiye’miz var, senin haberin yok. Senin ceplerin var, bizim Türkiye’miz var.”
GRUBA TEŞEKKÜR
Son grup toplantılarını yaptıklarını, CHP Grubu’nun yasama döneminde olağanüstü çaba harcadığını, yasaların halkın yararına çıkması için mücadele ettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, çaba harcayan bütün milletvekillerine teşekkür etti.
İŞTE DAVANIN YENİ SAVCILARI…