Türkiye gündemine bomba gibi düşen ve adı ‘Büyük Rüşvet’ konulan operasyon aslında birbiriyle bağlantılı 3 soruşturma halinde yürütüldü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaklaşık 1 yıl önce başlattığı soruşturmada 3 ayrı grubun hiyerarşik yapı içinde birlikte hareket ederek milyarlarca liralık maddi menfaat sağladıkları belirlendi. Soruşturmayla ilgili Hürriyet gazetesinin ulaştığı bilgiler şöyle:
İRAN BAĞLANTISI
İlk soruşturma, 2008 tarihli Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun (MASAK) Kara Para Raporu’nda adı geçen Ebru Gündeş’in İran asıllı kocası Reza Zarrab hakkında başlatıldı. Buna göre Zarrab, siyasi bağlantılarını güçlendirip, İran’a kaynağı belirsiz yüksek miktarda para transfer ederek karşılığında altın getirmeye başladı. 2012 itibariyle adli süreç başladı ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan dahil 32 kişi teknik takibe takıldı. İran’a gönderilen ve yaklaşık 10 milyar doları bulduğu belirtilen usulsüz havale işlemleri sırasında söz konusu kişilere binde 3-4 oranında rüşvet ödendiği iddia edildi. Elde edilen bilgilere göre, Zarrab liderliğindeki suç örgütü 2 ayrı yöntemle paraların İran’a transfer edilmesini sağladı. İlk yöntemde kuryeler kullanıldı. Bavullarla yürütülen para transferi, 2011’de Rusya’ya sokulmak istenen 150 milyon doların yakalanmasıyla bitirildi. İddiaya göre Zarrab bunun üzerine ikinci yöntem olan banka transferini kullanmaya başladı. Bazı siyasetçilerin devreye girmesiyle Halk Bankası’ndan usulsüz para transferleri yaptı. Zarrab 2 yıldır devam eden usulsüz para transferleri karşılığında bir siyasetçiye rüşvet olarak 103 milyon TL, Genel Müdür Aslan’a ise 16 milyon TL ödedi. ABD’nin kara listesine girmek istemeyen Zarrab bu yüzden ABD’de şubesi olmayan Halk Bankası’nı tercih etti.
Ayrıca bir siyasetçinin 20 milyon lira rüşvet aldığı, başka bir siyasetçinin de Reza Zarrab’ın bürokratik işlemlerini takip ettiği bunun karşılığında da 3 milyon lira rüşvet aldığı ileri sürüldü.
ÖZELLİKLE HALK BANKASI
Halk Bankası’ndan yapılan ve Çin, Türkiye ve Dubai üçgenindeki para trafiğiyle Türkiye milyonlarca dolar vergi ve nakit kaybına uğradı. Karşılığında ise milyonlarca dolar rüşvet dağıtıldı ve İran’a yapılan havalelerde Halk Bankası’nın alacağı komisyon düşürülerek banka ve devlet zarara uğratıldı. Bu usulsüzlükleri ortaya çıkaran ve işlemlerine zorluk çıkaran emniyet ve gümrük başta olmak üzere kamu görevlileri tayin edildi.
KIRMIZI HAT İDDİASI
Şüpheliler polisin takibinden kurtulmak amacıyla sahte kimliklerle kırmızı hatlı telefonlar edindi. Kırmızı hatlardan birini Bakan Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan’ın kullandığı belirlendi. Banka Genel Müdürü Aslan’ın, bazı siyasetçilerle birlikte lüks otellerde bir araya geldikleri ve Zarrab’la toplantı yaptıkları da iddia edildi. Zarrab’ın ayrıca şirketine ait otel projesi için Halk Bankası’ndan çekeceği 42 milyon dolarlık kredi için de Aslan’a 500 bin dolar rüşvet verdiği öne sürüldü. Dosyada yer alan en önemli bilgi ise 1 Ocak 2013’te Atatürk Havalimanı’na iniş yapan ULS havayollarına ait uçakta 1.5 ton altın bulunması olayı oldu. Gana’da bulunan Omanye Gold Mining şirketince 500 kiloluk kısmı Sabiha Gökçen Hava Limanı’nda bulunan Duru Döviz ve Kıymetli Madenler Şirketi’ne, geri kalanı İran’da bulunan Sorinet Holding isimli şirkete gönderileceği ifade edilen kargonun Türkiye’ye girişi için gerekli hiçbir evrak ibraz edilememişti. Evraksız olarak 1.5 ton altını Türkiye’ye sokmaya çalışan çete üyelerinden şüphelenen yetkililer uçağı mühürlediler ancak çete üyeleri alternatif planı devreye soktu. Siyasi ve bürokratik bağlantılarla konunun çözümü için uğraşan çete üyeleri, bürokratların yönlendirmesiyle ikinci bir dilekçe ile sahte özet beyanı sundu. Uçakta bulunan kargo altın yerine doğal taş olarak, kargonun adresi Dubai, Türkiye’ye iniş gerekçesi ise yakıt ikmali olarak değiştirildi.
1.5 MİLYON DOLAR
Uçağı mühürleyen yetkililer, uçakta bulunan kargonun altın olduğunu, alıcı adresinin Türkiye olarak göründüğünü, kargonun eksik evraklarla Türkiye’ye sokulmaya çalışıldığını ve altınların bulunduğu kasalarda İstanbul Beylikdüzü’nde Master Turizm isimli şirketin künye bilgilerinin yazılı olduğunu tutanaklarla kayıt altına aldılar. Ancak tüm bu usulsüzlüklere rağmen düzenlenen sahte evraklarla uçak, 1.5 ton altınla 18 Ocak’ta hiçbir işlem yapılmadan Dubai’ye hareket etti. Olayda siyasilere 1.5 milyon dolar rüşvet verildiği iddia ediliyor.