Eliaçık hoca, topluma doğruyu ve gerçeği anlatmak adına yine çok çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Özellikle muhafazakar çevrelerin eleştri oklarını eksik etmediği Eliaçık hoca, haksızlıkla mücadelenin temel davranış biçimi olduğunu vurguladı. Kendisinin Milli Görüş geleneğinden geldiğini, ancak gidişatın yanlışlığını farkettiğini anlatan Eliaçık hoca, ” Biz bir tezgaha gelmişiz, İslamcı kesimler, Milli Görüşün içindekiler, Fettullahcısından Süleymancısına, bütün dini kesimlerin, Amerika’nın desteği ile anti komünistleştirildiğini fark ettim. Bu kulvarı değiştirmek lazım, bu deli gömleğini üzerimizden yırtıp atmamız lazım dedim ve tam tersi anti-kapitalist söylemlere yönelmeye başladım. Bunlar 28 Şubat’da ortaya çıktı, özellikle AKP iktidarıyla birlikte netleşmeye başladı, yoksa ben zihniyet olarak baştan beri anti-kapitalistimdir. Daha sosyal adalete yakın din anlayışını savunurum. Mesela 1992’de çıkan ikinci kitabımın ismi “Devrimci İslam”, 20 sene olmuş, 20 sene önce de düşüncelerim bu noktadaydı ama kendimizi ifade ortamı bulamıyorduk, bu kadar büyük bir güçle İslami kesimden gelenler iktidara gelebilmiş değildi. Yıllarca Anadolu’da kasabalarda, şehirlerde, sessiz sedasız kimse bize mikrofon uzatmadan çalıştık, daha yeni yen insanlar bir şeyler soruyor, ne diyorsun diyor. Dolayısı ile burada bir kulvar değişikliği olmuş oluyor” diye konuştu.
Türkiye’de ilk kez 1 Mayıs’ı kutlamalarının çok yadırgandığını oysa bunun son derece normal bir davranış olduğunu söyleyen Eliaçık hoca, ” O dönem Türkiye’de bizim yaptığımız biraz tuhaf geldi insanlara. Yaptığımız çok sembolik bir şeydi. Fatih Camii’nde cenaze namazı kıldırdım, ölen işçiler, emekçiler için. Kimsesi olmayanlar için. Sonra camiden çıkıp 1 Mayıs için Taksim’e kadar yürüdük, kortej oluşturdu gençler, ben de onları destekledim. İlk çıktığımızda camiden 400 kişi vardı, Unkapanı’na geldiğimizde 600 kişi oldu, Taksim alanına girerken de bin 100 kişiyi bulmuştuk. Bu haliyle camiden çıkıp 1 Mayıs’a gitmek ilk defa oluyor bu nedenle çok büyük ilgi uyandırdı. Ben bu tür eylemlerin olması gerektiğini düşünüyorum. 1 Mayıs alanı diye gitmiyorum ki; orada İşçiler, emekçiler toplanıyor, emeğin bayramı olarak kutlanıyor. Bir de şöyle bir sembolik değeri de vardı, ben oradaki konuşmamda söylemiştim. Yıllar önce 1969’larda Türkiye’de Amerikan 6. Filosu gelmişti, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, o zamanki sol guruplar Beyazıt’da bunu protesto edeceklerdi, fakat 6. Filoyu protesto edenleri protesto etmek için de, onları taşlamak için de yine bu camide, Fatih Camii’nde, Sultan Ahmet Camii’nde o zamanki dinci muhafazakar gruplar Deniz Gezmiş ve arkdaşlarına saldırmışlardı. Biz de 1 Mayıs’da bu durumu reddi miras ettik, yani bize devreden bu utanç dolu mirası red ediyoruz dedik. Deniz Gezmişler’in isyanlarını sahipleniyorum, illa Müslüman olması da gerekmiyor, Latin Amerika’da da Che isyan etmiş, peygamberler de isyan etmiş yani haksızlığa karşı kim isyan ediyorsa, bizim onun yanında yer almamız gerekir, peygamberlerin öğretisi zaten budur. Ama bu isyanın sonucunda kendisi de iktidara gelir, bu sefer de döner isyanları bastırmanın aracı haline gelirse, kendisi bir statüko üretirse, bizatihi haksızlığın ve zulmün kaynağına dönüşürse, bu sefer ona da isyan edilir” dedi.