Fethullah Gülen’in 16 yıl aradan sonra bir televizyon kanalına röportaj vermesi ve o kanalın BBC olması tepki çekti. Bu konuya bugün en eleştirel yazı Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi’den geldi. Selvi yazısına gazeteciliğe başladığı ilk zamanları anlatarak başladı ve o dönemler BBC’de çalışanlara imrenerek baktıklarını aktardı. BBC’nin röportajlarında sıkı sorular sorduğunu ve Gülen’in röportajını da bu gözle izlediğini belirtti. Ancak Selvi röportaj bittiğinde hayret etti.
Selvi’nin yazısı şöyle:
BBC Mİ SAMANYOLU TV Mİ?
Röportaj bitti, ‘Yanlış bir kanala mı baktım’ diye kontrol ettim.
BBC mi yoksa Samanyolu TV mi!
Hocaefendi’nin ayaklarının altında Samanyolu TV yazıyordu, ama ekranda BBC logosu vardı.
Habercilikte dünya çapında bir ekol olan BBC gitmiş, yerine Gülen Hareketinin yayın kuruluşu olan Samanyolu TV gelmişti.
BBC MUHABİRİ DEĞİL GÜLEN MEDYASINDA YETİŞMİŞ SANKİ
Hocaefendi’nin karşısında ise soran, sorgulayan, çapraz sorularla konuyu açmaya çalışan BBC muhabiri değil, önceden çalışılmış soru ve cevaplarla Gülen medyasından yetişmiş biri duruyordu.
Mesajların derli toplu verilmesi noktasında Gülen Hareketi açısından başarılı bir yayıncılık olabilir, ama BBC haberciliğinin intiharıydı.
CEMAAT SAİD NURSİ’YE SIĞINDI
O röportajda dikkatimi çeken noktalardan birisi, Said Nursi vurgusu oldu.
Yalçın Akdoğan da paylaştı, 17 Aralık operasyonunun en faydalı tarafı Gülen hareketinin Bediüzzaman Hazretlerini hatırlaması oldu. Hatta, sadeleştirme adı altında Risale-i Nurları tahrif ettikten sonra Üstada sığınma ihtiyacı hissettiler.
BBC’deki röportajda, ‘Hizmet hareketinin yaklaşık 50 yıllık tarihinde yaşadığı en zor dönemin bu dönem olduğu fikrine katılıyor musunuz? Geçmişte Said-i Nursi’nin tek parti döneminde yaşadıklarıyla paralellik görüyor musunuz?’ diye soruyorlar.
Hocaefendi de, ‘Siz Bediüzzaman’dan bahsettiniz; o bir yerde diyor ki, ben bunca zaman bana çektirenlerin hikmetini şimdi anlıyorum. Benim suçum hizmeti Kur’aniyeyi madde-manevi terakkiyatima alet etmekliğimmiş der’ diye başlayan cümle çerçevesinde cevap veriyor.
Risale-i Nur Külliyatı’ndan Emirdağ Lahikası’nda geçen, ‘Konuşan yalnız hakikattir’ başlığı ile verilen bölümde Bediüzzaman Hazretleri, 28 yıldır çektiği sıkıntıları, maruz kaldığı adaletsizlikleri sıraladıktan sonra, asaletli bir tavır ortaya koyuyor.
1-Kendisine zulmeden tek parti zihniyetine müracaat etmiyor. Denizli ve Afyon mahkemelerindeki savunmalarının da ana temasını oluşturan ilkeli bir duruşu ortaya koyuyor. ‘Ben kaderin mahkumuyum’ diyerek, zalimlere müracaat etmiyor.
2-Kadere müracaat etmek suretiyle, sıkıntılar ve musibetler karşısında her Müslümanın yapması gerekeni yapıyor.
BİR YANDA BEDİÜZZAMAN BİR YANDA DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNANLAR
Selvi yazısının son bölümünde Fethullah Gülen ve Said Nursi’yi kıyasyayarak Gülen’e darbe girişimcisi tanımında da bulundu:
Bir yanda zindandan zindana sürüklenip, ömrü cezaevlerinde, sürgünlerde, tecritlerde geçen, çekmediği cefa görmediği zulüm kalmadığı halde, başını eğmeyen, ‘Saçlarım adedince başlarım olsa, her gün biri kesilse, hakikat-ı Kur’aniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfrü mutlaka karşı eğmem’ diyen bir Bediüzzaman var.
Bir de her devre boyun eğip, Türkiye Cumhuriyeti’nin en dindar başbakanlarından birine darbe girişiminde bulunanlar…