” İleride bir gün ‘şimdi de namaz adlı oyunlarıyla Türkiye’den gelen ekibin geleneksel folklor gösterisini izliyoruz’ anonsunu duyduğunuzu bir düşünün” diyen Eliaçık hoca, semah ve sema’nın çoktan o yola girdiğini söyledi. Bu gidişatın durdurulması gerektiğini kaydeden Eliaçık hoca, ” Din hayata nasıl dönecek? Bu gidişi nasıl durduracağız? Tabiki Kur’an’ı tarih, hayat ve tabiat bağlamında yeniden yorumlayarak. İkbal’in dediği gibi önce düşünceyi temizleyerek ve İslam’da dini düşünceyi yeniden inşa ederek… Bu bir dinde reform çabası değildir. Tam tersi tarih, hayat ve tabiat ile bağları kopartılarak deforme olmuş zihinlerdeki algıyı dönüştürme çabasıdır. Yani zihinlerimiz zaten deforme olmuş durumda. Bunun için dinde değil; din anlayışlarında reform şarttır. “Bana bir su getirin” sözüne methiler, şiirler, kehanetler, kerametler döktürenlerin olaya bakışını ve algılayışını değiştirme çabasıdır. Çünkü ancak o değişirse su bizzat getirilmiş olacaktır ki su isteyenin amacı da bu değil mi?” dedi.
“YENİ KUŞAK BU DİNE SAHİP ÇIKMALIDIR…”
Bir zamanlar hayatın çığlığı olarak doğmuş bir dinin, yaşamla bağının koparılmasının, tarihin ve hayatın gerisine düşmesi anlamına geldiğini söyleyen Eliaçık hoca, sözlerini şöyle noktaladı: “Onun da artık bir eski çağ metni, lahuti bir ayin sesi olmasıdır. Yerini hayatın ortasından yani evler, sokaklar ve caddelerden ıssız tapınaklara taşımasıdır… Madem öyle, genç, diri ve yepyeni bir kuşak ona sahip çıkmalı ve bu dini doğduğu yere tekrar döndürmelidir. Kur’an’ı orada anlamalı, yorumlamalı ve yaşamalıdır. Şehrin arka sokaklarına dağılmalı, hayatın mecralarına girmeli, şehrin temposuyla birlikte atmalı, Kur’an’ı gerçek hayat kitabı olarak yeniden “okuma”lıdır… Aksi halde görünen köy klavuz istemez; büyük bir saygıyla din hayattan çekiliyor.” (BİR DİN HAYATTAN NASIL ÇEKİLİR konulu makalesinden alınmıştır)