35,2484$% 0.24
36,7386€% 0.15
44,1867£% 0.03
2.977,15%-0,01
2.626,74%-0,27
9.990,55%0,42
Aynı anda üç büyük medya devinden geldi…
The Economist…
The New York Times…
Ve Reuters…
– AK Parti’yle ilgili endişe uyarısı!!!
Ani bir dalga bu… Keskin yorumlar.
Hele The Economist. İnanılır gibi değil. Bugüne kadar hiç yapmadığı bir şeyi yaptı.
Ve açıktan şöyle dedi:
“Türklere CHP’ye oy vermelerini öneriyoruz.”
Öyle bir yazarın ya da muhabirin önerisi değildir bu. Altında The Economist’in imzası var.
Şaşırmamak elde mi?
Biz içeride tarafsız medya ararken, dışarıdan inanılmaz bir dalga geliyor.
Gerekçe ise demokrasi.
The Economist açıktan diyor ki:
“Türklerin demokrasiyi desteklemesinin en iyi yolu iktidar partisine karşı oy kullanmalarıdır.”
Bu “ithal öneri”nin gerekçesi ise özetle şu:
“Eğer AK Parti tek başına Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu ele geçirirse, bu yeni anayasa tek başına AK Parti projesi olur. Bu da demokrasi açısından tehlikelidir. Bu nedenle son dönemde demokrasiye atıflarda bulunan CHP’nin güçlenmesi gerekir.”
The Times ve Reuters’ta da böyle bir gerekçe var.
Önce şunu soralım:
– Dünya çapındaki üç kurumun böyle sözleşmiş gibi yayın yapması, bir partiyi adres göstermesi doğru mudur?
İkinci soru ise şu:
– Nereden çıktı bu uyarı ihtiyacı?
Ve son soru:
– Bu uyarı ne işe yarar?
Sondan başlıyorum:
– The Economist uyarı yaptı diye, seçmen oyunu değiştirmez. Tam tersine, “Sana ne kardeşim benim seçimimden?” diye sorar. Ki bu soruyla birlikte coşar.
Dahası bu “ithal uyarı”lar seçim meydanlarında AK Partilileri daha da kemikleştirir. Erdoğan bu “yabancı menşeli öneri”yi öylesine “ulusal bir gol”e çevirir ki meydanlar inler.
PEKİ NE OLDU?
Bu uyarının Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasının arkasına rastlaması ilginç bir tesadüftür. Çünkü o konuşmaya atıf yapılarak “Başbakan’ın Kürt meselesinin çözümünden uzaklaştığı” yorumu yapılmıştır. Ve aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun demokrasi paketini açıklamasına atıfta bulunarak çözümün içinde olacağı söylenmiştir.
Ama en ilginç yorum şu olabilir:
– Belli ki AK Parti’nin özellikle dış politikasından duyulan bir rahatsızlık var. İsrail’le çatışan bir AK Parti. ABD’nin Arap sokağına yönelik planlarına uyum sağlamayan bir AK Parti. Ve tabii Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ölçüsünü kaçırarak “İsrail de dersini alır” gibi bir ifade kullanması…
Ve diğer tarafta Arap sokağında son dönem ciddi bir etki yaratan Tayyip Erdoğan…
Erdoğan bu etkisiyle ve mesela Suriye’de Esat’a yakın durmasıyla, Libya’da ayak diremesiyle bazı planları zorlaştırmıştır.
Şimdi Anayasa’yı değiştirme çoğunluğunu alan bir Erdoğan, içeride çok güçlendiği gibi bu bölgede ve özellikle Arap sokağında da güçlenecektir. Ve böyle bir Erdoğan bazı planları daha da zorlaştırabilir. Asıl endişe budur.
Bunu Sarkozy artık çok iyi bilmektedir. Üstelik bu durumu İngiltere, Almanya ve ABD’ye de anlatmaktadır. Tabii bir de İsrail faktörü var…
Bütün bunlar gösteriyor ki; son anda Batı medyasından gelen bu uyarıların altında, “Erdoğan iktidar olsun ama seçimlerden çok güçlü çıkmasın. Kanadı kırık bir Erdoğan Arap sokağında tek adam modeli olamaz” diyen bir politikanın izleri var.
Olayın bir boyutu da şudur:
Elbette basın özgürdür, istediği yorumu yapar. Ama aynı anda gelen bu ortak yorum, aynı kalemden çıkmışçasına patlayan bu endişe, Türkiye’de basın özgürlüğü olarak algılanmayacaktır.
Tam tersine meydanlarda “Emperyalistlerin son baskısı” diye patlatılacaktır.
Doğrusu merak ediyorum:
– Acaba CHP ve MHP, hatta BDP bu “son baskı”ya bir tepki verecek midir?
İZMİR’İN SEMALARI ŞENLENDİ…