34,5171$% 0.07
36,4096€% 0.12
43,6483£% 0.19
2.849,15%0,44
2.571,43%0,37
9.389,62%-0,33
Ahmad, Akademisyen Dr. Deniz Hakyemez’in, Odatv için gerçekleştirdiği söyleşide konuştu. Müslüman Kardeşlerin düşüşünden sonra Ilımlı İslam’ın yükselişini değerlendiren ve son yerel seçim sonuçlarıyla Türkiye’de İslamcı politikaların artık geride kalıp kalmadığına yönelik soruyu yanıtlayan Ahmad çarpıcı açıklamalar yaptı. İşte ilgili bölüm:
1930’larda gerçekleşen Kemalist reformlar açıkçası müslüman nüfusun önemli bir kısmını yabancılaştırdı. Çok partili döneme girildiğinde ise siyasi partiler, kendilerini seçmene göre şekillendirmek zorundaydılar. Cumhuriyet Halk Partisi 1950 seçimlerini kaybetti. Kemalizm karşıtı olmamasına rağmen Demokrat Parti şunun farkına vardı. Müslüman seçmeni memnun tutmak zorundayız. Talepler genelde küçük şeylerdi: mesela ezanı arapça duymak istiyorlardı. Yapalım dendi ve buna izin verildi. İlginçtir CHP mecliste bu isteğe karşı çıkmadı.Çünkü eğer bunu yaparlarsa seçmenlerin çoğunu bir sonraki seçimde kendilerinden uzaklaştırıcaklarını biliyorlardı. Ve bu böyle devam ett, demokratlar daha fazla imtiyaz tanıdılar çünkü her şeye rağmen Türk halkının müslüman olduğunu biliyorlardı. Aslında ne kadar dindardı bunu gerçekten bilmek zor. Ancak bazı şeyler Türkiye yüzünden değil Mısır yüzünden değişmeye başladı. Mısır’da Arap milliyetçiliği Nasr döneminde çok güçlendi. 1956’da İsrail’e yenilmelerine rağmen 1957’de Suriye, Yemen ve Mısır bir birlik kurabildiler. Washington’daki Amerikalı düşünürler Ortadoğu’da yanlış bir savaşın içinde olduklarını söylemeye başladılar. Savaşın komünizme karşı olmadığını çünkü komünistlerin Arap dünyasında çok büyük bir rol oynamadıklarını düşünüyorlardı. Evet komünizm Mısır’da etkili olmuştu ama tüm Arap dünyasında olmamıştı. Asıl savaşlarının Arap milliyetçiliğine karşı olduğunu düşünüyorlardı. Komünizm Arap milliyetçiliği ile savaşmazdı. Peki ne savaşırdı derseniz; İslam.
ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ İLE İSLAM’IN SAVAŞI…
Ve dediler ki ‘Biz müslüman bir ülke değiliz. Kendimizi ortaya koyamayız. Ancak bunu müttefikimiz Suudi Arabistan yapabilir.’ Şimdi baktığınızda Suudi Arabistan kendi İslam markasına sahip. Vahabi, selefi olarak ya da nasıl adlandırırsanız artık. Ardından ABD Suudilere İslam’ı teşvik etmeye başlayın dedi. Eğer Suudi Arabistan’ın tarihine bakarsanız 1960’larda ilk İslami üniversiteyi kurduklarını 1962’de de İslam Dünyası Birliği yani Rabıta olarak adlandırdıkları yapıyı kurduklarını görebilirsiniz. Uğur Mumcu da bu konu hakkında yazmıştı o dönemler. Bu örgüt müslüman ülkelere misyonerler aracılığı ile para yardımı yapmaktaydı. Bütün müslüman ülkelere para vermeye başladılar ve Türkiye de bunlardan biriydi. Parayı Türk hükümetine değil bizzat imamlara veriyorlardı. Bu sayede camiler vahabi propagandanın temel araçlarından biri haline gelmeye başladı. Böylece İslam Türkiye, Pakistan gibi ülkelerde değişmeye başladı. Türkiye’de bu etki aynen devam etmekte. Kimse bugün Türk camilerinin Suudi Arabistan’dan para aldıklarını inkar edemez. İngiltere’deki camilerde bile aynı. Buralarda cihad konsepti hayata geçirildi. İngiltere de buna karşı çıkmadı ifade özgürlüğü vs dediler. Bunun bir zararı yok sanıyorlardı ama daha sonra kendi ülkelerindeki müslümanların özellikle de gerçek bir İngiliz gibi yetişen müslüman çocukların bundan etkilendiğini farkettiler.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
“TÜRK İSLAM’I PARA İLE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Türkiye’ye dönecek olursak 1960’larda Türkiye’de İslam, vahabi ve selefi İslam fikriyle dönüşmeye başladı. Ve bir açıdan o günlerde Erbakan Suudi Arabistan’ın yakınlığından medet umuyordu. Hatırlıyorum ekonomik kriz vardı ve Türkiye paraya ihtiyaç duyuyordu. Erbakan hükümetteydi. “Dert etmeyin, Suudi Arabistan’a gideceğim ve bize ihtiyacımız olan parayı verecekler” dedi. Suudi Arabistan’a gitti ve eli boş döndü. Çünkü Amerikalılar yalnızca kendilerinin önerileri ve direktiflerine göre Suudilerin para yardımı yapabileceğine dair onları uyarmıştı. Nitekim öyle de oldu. İstedikleri zaman verdiler parayı ama hükümete değil.Bu nedenle bu etkinin devam ettiğini düşünüyorum. Ve kimse de Suudilerin etkisini inkar edemez. Suudi Arabistan bugün Amerika’nın müttefiki. Tüm dünyadaki müslüman ülkeler için oldukça önemli bir ülke. Sadece müslüman ülkelerde değil, müslüman olmayan Hindistan gibi ülkeler için de önemli. Orada da camiler Suudilerden destek alıyor. Pakistan gibi ülkeler de önemli ölçüde Suudilerin etkisi altında.
Ormanlar yanıyor, uçaklar yatıyor!