34,4465$% 0.3
36,3032€% 0.16
43,4559£% -0.34
2.836,84%0,10
2.562,19%-0,20
9.389,62%-0,33
artışmayı bilmeyenler için özetleyelim:
Varan 1) İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, katıldığı bir televizyon programında İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü olduğunu iddia etti.
Milletvekili Özdağ CNN TÜRK ekranında Ahmet Hakan’a, Altaylı’nın İYİ Parti kurulmadan önce “parti kurmak yerine sokağa dökülün” dediğini anlattı.
Özdağ, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de Buğra Kavuncu iddiasından haberdar olduğunu ekleyerek, “Sayın Genel Başkan’a ben bu uyarıyı yaptığım zaman iki devlet görevlisiyle konuştuğunu ve bu devlet görevlilerinin Buğra ile ilgili kendilerinde bir kayıt olmadığını söylemişler. Buğra Kavuncu, bağlantılarını açıklayan ve kendisine FETÖ’cü diyen bir gazeteciye önce dava açtı, sonrasında ise ‘uzlaşalım’ diyerek sürecin mahkemeye yansımasını istemedi” iddiasında bulundu.
Varan 2) Buğra Kavuncu bu iddia karşısında Ümit Özdağ’ı mahkemeye vereceğini söyledi: “Büyük bir üzüntüyle ve öfkeyle dinledim. Hukuk katliamı yapıldı orada. Kongre sürecinden sonra tartışılan konularla ilgili olarak benim özellikle sosyal medya ya da başka bir yerde herhangi bir beyanatım olmadı. Davaya, partiye zarar verecek bir tartışmayı hiçbir zaman sağlıklı bulmadım. Ben yarın cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunacağım. Bana bu iftiralarda bulunan kişiyle ilgili… İstanbul kongresinde kendisinde taraf oldu, madem 3 yıldır böyle bir endişesi vardı, biz bütün haklarımızı hukuk önünde çözdük. Bu ülkede adalete hukuka güvenmekten başka çaremiz yok.”
Varan 3) Genel Başkan Meral Akşener, “Hepimiz otoriter sistemlerin içinden geliyoruz. Dolayısıyla hür iradeleriyle partimizde yönetimde, milletvekilliği görevinde bulunan bütün arkadaşlarımızın fikirlerini söylemelerinin partimize zenginlik kattığına inanıyorum” dedi.
Peki, kimdir bu sürekli tartışma konusu olan akraba Altaylı ve Kavuncu Aileleri? Neden sürekli Türk siyasetinin göbeğinde yer alıyorlar?
CASUSLUK VE ÖRGÜT YÖNETİCİLİĞİ SUÇLAMASI
En bilindik isim Enver Altaylı…
Hakkında FETÖ ile irtibatlı “casusluk ve örgüt yöneticiliği” iddiasıyla dava açıldı. Altaylı’nın, 2008’de Fethullahçı Terör Örgütü lideri Fethullah Gülen’e “Muhterem Efendim” diyerek yazdığı mektuplar da bilgisayarında ortaya çıktı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile Ergenekon soruşturmasında tutukluyken cezaevinde şüpheli şekilde yaşamını yitiren eski MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu’nu hedef alan Altaylı, “Yeni Genelkurmay Başkanı’nın zat-ı âlinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece menfidir. Yeni görevine başlar başlamaz bazı generallerin yakın takip ve dinlemeye alınmaları konusunda verdiği talimat son derece üzücüdür. Bu yedi generalin izlemeye alınmalarının gerekçesi zat-ı âlilerinize taraftar oldukları iddiasıdır” sözleriyle Başbuğ’u, Gülen’e şikâyet etti.
Mektubun ardından Başbuğ, 6 Ocak 2012 tarihinde, Kozinoğlu ise 10 Mart 2011 tarihinde tutuklandı.
KARA HARP OKULUNDAN ATILDI
Kim bu Enver Altaylı?
1963 yılında Ankara Kara Harp Okulu’na girdi. Aynı yıl Albay Talat Aydemir’in yaptığı darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle 1459 Harp Okulu öğrencisi ile birlikte ihraç edildi; 1968’de MİT’e alındı.
1977 yılında MHP’nin yayın organı “Her Gün” gazetesinde yönetici oldu. MHP’nin Almanya genel müfettişliğini yaptı. 12 Eylül sonrası başlayan MHP davasının sanıkları arasındaydı…
Afganistan’da Raşit Dostum’a yollanan yardımlar ve Özbekistan’da gerçekleştirilen darbe girişimlerinde adı geçti.
Altaylı ve damadı Metin Can Yılmaz, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ’den ihraç edilen eski MİT mensubu Mehmet Barıner’i yurtdışına kaçırmaya çalıştıkları iddiasıyla Ağustos 2017’de tutuklandı.
Barıner, ihraç edilmeden önce MİT’te, İran masasında görev yapıyordu. İddiaya göre Barıner, ABD’ye kaçırılarak Rıza Sarraf davasında “tanık” yapılacaktı.
Olaya ilişkin soruşturmasını tamamlayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Altaylı, damadı MİT görevlisi Yılmaz ve MİT’çi Barıner ile yurtdışına kaçış planına yardımcı olduğu iddiasıyla Seda C. isimli bir kadın hakkında iddianame hazırladı. İddianamede Altaylı’ya “casusluk ve örgüt yöneticiliği” suçundan 35 yıla, Yılmaz ve Barıner’e “örgüt üyeliği ve casusluk” suçundan 30 yıla, Seda C.’ye ise “örgüte yardım” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi…
KİMLERLE İRTİBAT HALİNDEYDİ
Altaylı’nın, cep telefonu ve banka kayıtları da araştırıldı.
İddialara göre; neler neler çıkmadı ki…
İddianameden özetlerse
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP yöneticilerine kaset kumpasları mı?
Gazeteci Haydar Meriç cinayetinde adı geçen İbrahim Faruk Bayındır, Erkam Tufan Aytav, Salih Yaylacı gibi üst düzey FETÖ’cüler mi?
Afganistan ve Pakistan uzmanı Michael Semple mi?
ABD’de kritik kuruluşlarda görev yapan Edwina Rogers ve Mike Douglas gibi kişiler mi?
Ve…
Mektuplar…
Altaylı, Gülen’e yazdığı bir başka mektubunda ise Ergenekon soruşturmasında tutuklandıktan sonra cezaevinde şüpheli şekilde yaşamını yitiren eski MİT yöneticisi Kozinoğlu’nun, Özbekistan’da örgüt okullarının kapatılmasını sağladığını belirterek “Özbekistan’da Şenkal Atasagun’un Özbekistan görevlisi olarak çalışan Kaşif Kozinoğlu, terfi ettirilmiş ve merkezi Taşkent’te bulunan, Orta Asya istihbaratını koordine etmekle görevli büronun başına getirilmiştir. Okulların kapatılma sürecinde en büyük ihanet payı adı geçen bu şahsa aittir” dedi.
Aynı dönemde MİT’in de FETÖ bağlantılı 20 çalışanını izlemeye aldığını “Zat-ı alilerinizin taraftarı oldukları iddia ve gerekçesi ile 20 MİT görevlisi son derece sıkı bir takibe alınmışlardır” sözleriyle Gülen’e aktaran Altaylı, “Başbakan, müsteşar nezdinde teşebbüste bulunarak, Kaşif Kozinoğlu’nun etkisiz hale getirilmesini ve bu 20 görevli hakkındaki izlemenin durdurulmasını temin edebilir. Ancak Başbakan’ın böyle bir inisiyatif kullanacağı kanaatinde değilim” ifadesini kullandı.
Altaylı, Kozinoğlu’nun MİT Müsteşarı olmaya çalıştığını iddia ettiği başka bir mektubunda da “Eğer böyle bir şey olursa, Allah memleketi, devleti, Fethullah Hoca Efendi’yi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur” diye yazdı.
Hatta…
Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajlardan birinde, “Orta Asya’da Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan Fethullah Gülen Hocaefendi’dir… İslam’ın ilk döneminde Sevgili Peygamberimiz’in tasvir, tasavvur ve inşa ettiği yeni insan nasıl ki muazzam bir medeniyet kurdu ise, Fethullah Hocaefendi’nin tahayyül ettiği, inşasına çalıştığı yeni nesil bu jeopolitiğin içini dolduracak insandır” dedi.
Ama…
Önce size birini daha tanıtmalıyız…
“TÜRKİYE’Yİ KOMÜNİZM’DEN BİZ KURTARDIK”
ABD Savunma Bakanı D. Rumsfeld’in meşhur sözüydü; “Türkiye’yi Komünizm’den biz kurtardık”
Bunu nasıl becerdiler? Konuyu biraz açalım…
Adı; Ruzi Nazar.
Özbek asıllı Sovyetler Birliği vatandaşıydı.
1 Ocak 1917 tarihinde Özbekistan’ın Margilan kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini burada tamamladı. Taşkent Üniversitesi Ekonomi Enstitüsü’nden mezun oldu; akşamları kimya dersleri aldı.
Daha sonra Özbekistan Komünist Partisi’ne katıldı.
1941 yılında askere alındı.
2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Ukrayna cephesine gönderildi; 2 kez yaralandı.
Ve… Bir Alman çavuşu tarafından Türkistan Lejyonu’na davet edildi. Teklifi kabul etti; ülkesini terk edip Hitler Almanya’sına kaçtı.
Artık… Naziler tarafındaydı.
Çok geçmedi. Berlin’de örgütlenen Milli Türkistan Birlik Komitesi’nde irtibat görevlisi olarak görevlendirildi.
Ruzi Nazar, 1945 yılında Almanya’nın teslim olması üzerine Bavyera’ya gelip Rosenheim kasabasına yerleşti. Bu dönemde Nazi Katolik bir yargıcın kızı olan Emelinde Roth ile evlendi.
Daha sonraları ise Münih’te kurulmuş olan Bolşevik Karşıtı Milliyetçiler Örgütü’ne katılarak SSCB’ye karşı mücadele etti…
KIZILORDU’DAN NAZİLERE NAZİLERDEN CIA’YE
1 Şubat 1942 yılında kurulan “Amerika’nın Sesi” radyosu kuruluş dönemleriydi.
Nazar’ın CIA ajanı Paul Henze tanışıklığı yine bu dönemdi. Uzun yıllar sürecek bir arkadaşlıktı bu…
Ruzi Nazar, 1951 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanlarından olan Theodore Roosevelt’in oğlu Archibald Roosevelt ve eşi tarafından, Kolombiya Üniversitesi Orta Asya Enstitüsü’nde çalışmak üzere ülkeye davet edildi.
1954 senesinde de resmen CIA görevlisi oldu…
TÜRKİYE’YE GELİŞİ 1950’LERİN SONU
Ruzi Nazar 1959-1971 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde çalıştı. 1955 senesinde de Altemur Kılıç onu ABD’de kurs alan Yarbay Alparslan Türkeş ile tanıştırdı.
Paul Henze o dönem “Türkiye’nin komünizm ile mücadelesi”den sorumluydu. Yardımcısı kimdi derseniz? Ruzi Nazar!
1970’lere geldiğimizde karmaşık ilişkiler ortaya çıktı ve CIA ajanı Ruzi Nazar Türkiye’den ayrılıp, Almanya’da Türklerin yoğun yaşadığı Bonn elçiliğine atandı.
Uğur Mumcu; Ruzi Nazar’ın silah kaçakçılığı yaptığını, Paul Henze ile iş ortaklığı kurduğunu; Abdullah Çatlı ve Yalçın Özbey gibi tanıdık MHP’li isimlerle 12 Eylül öncesinde ilişkisi olduklarını yazdı.
Hatta… 1983’te Uğur Mumcu’ya “Ruzi Nazar’ı tanımıyorum” diye ısrarla yalan söyleyen Paul Henze’i “Komünizmle Mücadele” konseptinin “İdeolojik Dinozoru” olarak tanımlardı.
CIA ajanları Paul Henze ile Ruzi Nazar, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nde birlikte çalışmaya başladıklarında (1959) 27 Mayıs 1960 müdahalesine bir yıl vardı. Henze-Nazar ikilisinin Türkiye’de görev yapmaya başladığı tarihten dört yıl sonra, yani 1963’te; Fethullah Gülen, “Komünizmle Mücadele Derneği”nin Türkiye’deki ikinci şubesini Erzurum’da açtı.
Ruzi Nazar ile Paul Henze bir CIA projesi olan “Radio Free Europe” için de birlikte görev yapmışlar; bu ikili, Ankara’dan sonra Bonn’daki ABD elçiliğinde de buluşmuşlardı…
Dahası…
Papa Suikastı’nı araştıran Iona Andronov “On The Wolf’s Track” adlı kitabında (Sofia Press, 1983) suikastın perde arkasında P. Henze ile R. Nazar’ın da yer aldığını öne sürdü…
Birkaç örnek daha verelim…
Ruzi Nazar’ın, 1979 yılında ABD-İran rehine krizinde rehinelerin kurtarılması için Afgan kökenli Alman bir satıcı kılığında İran’a gizlice girdiği, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeniden Özbekistan’a gittiği, hatta Afganistan’da Kızıl Ordu’dan kaçan Özbek asıllı askerleri ABD saflarına katmak için Gulbettin Hikmetyar ile görüştüğü de yazıldı.
Enver Altaylı ile ne ilgisi var derseniz? Hocası idi!
Öylesine yakınlardı ki Enver Altaylı’ya Ruzi Nazar “manevi oğlum” derdi. Altaylı, ilişkisini, yazdığı “Ruzi Nazar” kitabında açık açık anlattı…
Ancak şunu da ekleyelim. Altaylı, Odatv’ye gönderdiği açıklamalarda Ruzi Nazar’la ilişkisini hep dostluk ile açıkladı. Birlikte yaptıkları akademik çalışmaları örnek gösterdi.
KAVUNCU AİLESİ İŞİN NERESİNDE?
1) Burhan Kavuncu: Ülkücü Gençler Derneği Genel Başkan Yardımcısıydı; Türkeş’e isyan bayrağını açan ilk kişi oldu! 12 Eylül 1980 darbesinden sonra “milliyetçi” kimliğinin yerine “ümmetçiliği” koyarak şeriatı savunmaya başladı. “Yeryüzü” adlı dergiyi çıkarak cihatçı gençlerin rol modeli oldu.
CIA’nin birçok ülkeden devşirdiği cihatçılar ile birlikte Yugoslavya’ya, Çeçenistan’da savaşmaya gitti!
Kimdir derseniz? Enver Altaylı’nın dayısının oğluydu!
Burhan Kavuncu’nun kızının, eşiyle birlikte ABD’de yaşadığını da ekleyelim.
2) Abdurrahman Kavuncu: Ruzi Nazar’ın dava arkadaşıydı. 1938’de Türkiye’ye gelip yerleştiler. Enver Altaylı ise Abdurrahman Kavuncu’nun Nazar’ın Türkiye görevi sırasında hayatta olmadığını, bu nedenle görüşmediklerini söylüyordu.
3) Burhan Kavuncu’nun kızkardeşi Mualla ise yine çok tanıdık bir isimle evliydi; Mümtaz’er Türköne.
Türköne’nin Ülkü Ocakları genel başkan yardımcılığından FETÖ’nün Zaman gazetesine sürüklenen ilginç bir yelpazesi vardı… Ümit Özdağ yazdığı “Kendi Ülkesinde Kuşatılan Ordu Türk Silahlı Kuvvetleri” kitabında FETÖ’nün Türk Ordusu’na yönelik kumpaslarının stratejisini Türköne’nin çizdiğini kaleme aldı.
Türköne, FETÖ’ nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklandı, 10 yıl 6 ay hapis cezası yedi. Devlet Bahçeli’nin “isteğiyle” hapisten çıkarıldı…
4) Orhan Kavuncu: Abdurrahman Kavuncu’nun oğlu ve Enver Altaylı’nın ablası Fazilet ile evli. BBP’ de bir dönem Muhsin Yazıcıoğlu ile çalıştı. Türkistan’da kurulan Kazak-Türk Üniversitesi ilk Türk Rektörü’ydü. Görevi tamamlanınca -bir dönem de AKP Mali ve İdari İşler’den sorumlu İstanbul İl Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlenen- işadamı İsmail Kavuncu’nun Kazakistan’da kurduğu vakfın üniversitesi Almaty Yabancı Diller ve Kariyer Üniversitesi’nin ilk rektörü oldu. 2014 yılında Kariyer Üniversitesi’nde okuyan Kazak öğrenciler IŞID içinden çıkınca Kazak devleti oturum iznini iptal etti. Sonrasında ne olduysa, bu sorun çözüldü…
5) İsmail Kavuncu: Selahattin Kavuncu’nun oğlu İsmail Kavuncu da Darendeli bir ailenin kızıyla evliydi. İsmail Kavuncu’nun hanımının ağabeyi Muammer Çalışkan, FETÖ davasında Adana’da Fethullah Gülen ile aynı davada 2015’den beri yargılanıyor ve 15 Temmuz günü yandaş hakimlerce serbest bırakılmıştı. Ancak 2 gün önce yeniden tutuklandı.
Turkuaz Şirketler Grubu’nu kurdu. Kadir Topbaş ile yakındı; hatta yaptırdıkları bir Camii’nin fotoğraflarını sosyal medyadan paylaştı; gizli ortak oldukları da çok konuşuldu.
6) Buğra Kavuncu: Babası Orhan Kavuncu, İsmail Kavuncu’nun amcası.
AİLE ÜYELERİ HER YERDE
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Türkiye merkezli Orta Asya ve Kuzey Afrika örgütlenmelerini FETÖ’nün üstlendiği sır değil. Bağımsızlığını ilan eden Türkî Cumhuriyetlerde “Yeşil Gladio” açılımı okullar üzerinden yapılmaya başlandı.
Bu arada…
İsmail Kavuncu 1992 yılında Turkuaz LTD. Şirketini kurdu. 1994 yılında bu şirket Kazakistan’da görüldü ama artık LTD. ŞTİ değil merkezi İstanbul’da bir “Şirketler Grubu”ydu.
Şirketin ortaklık dağılımışöyleydi: %35 İsmail Kavuncu, %35 Zeki Pilge,%15 Müjdat Güler ve %15 Mert Sarı…
Çok geçmedi… Şirket, İsmail Kavuncu ve Zeki Pilge üzerinden Fethullahçıların desteğini de arkasına aldı.
Ve… Kısa sürede UNILEVER, HENKEL, NESTLE, DANONE gibi markaların Kazakistan’daki tek temsilcisi haline geldi. Öyle ki… Yıllık cirosunun 1 milyar dolara ulaştığı yazıldı… Kısa sürede büyüyen bu şirketin aslında CIA adına “Orta Asya’yı Dizayn Etme” projesinin ana yürütücüsü konumuna geldiği iddia edildi. Tabii bunlar hep iddiaydı, doğru mu bilinmez.
2007 yılında şirketteki ayrışmalar; siyasete atılmak isteyen isimler; 2008’deki finansal kriz; el değiştirilen bankalar; batık kredi borçları; Kazak Devleti’nin el koyduğu bankalar (Turkuaz Şirketler Grubuna yapılandırma yapıldı ve Bank Asya’dan 15milyon dolar kredi çekildi; o gün şirket ortaklarından Zeki Pilge ve şirket CEO’su Hayri Ersoy arabalarına bindi ve bir kavşakta silahlı saldırıya uğradı. 5-6 el ateş açıldı; CEO Hayri Ersoy hayatını kaybetti; Zeki Pilge ağır yaralandı. Vs.)
Bu arada… İsmail Kavuncu’nun 2009 Mart Yerel Seçimleri’nde AKP’den Eyüp Belediye Başkanı seçildiğini ekleyelim. Eyüp Belediyesi’nin 2010 yılında deniz aşırı misafirleri ağırladığını da… Kimler mi? Gülen’e bağlı derneklerin oluşturduğu çatı örgüt MAFTAA!
Yani… MID-ATLANTIC FEDERATION OF TURKISH AMERICAN ASSOCIATIONS (Türk Amerikan Derneği Orta Atlantik Federasyonu). Malum… Kültürler arası diyalog için gelmişlerdi!
BUĞRA KAVUNCU KAZAKİSTAN’A GİTTİ
Gelelim tartışmaların merkezindeki isme…
Yıl 1996; Buğra Kavuncu Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi bölümünden mezun oldu. Bir yıl sonra Kazakistan’a gitti. Dünyaca ünlü kimya firması BASF’a genel müdür oldu. İş yaşamını bir süre sonra terk edip İYİ Parti’de siyaset yapmaya karar verdi. Partinin vitrininde yer almakla birlikte en çok tartışılan ismi oldu.
İsmail Kavuncu ise 15 Temmuz darbesi sonrası Yenikapı Mitingi, demokrasi mitinglerine katılıp bir kez daha AKP’li ve “Reisçi” imaj çizdi; kısa süre sonra Kazakistan’a yerleşti ve Türkiye’ye hiç gelmedi. Ortağı 20 yıl ceza yedi.
Yurt dışına gidemeyen Enver Altaylı, eski MİT’çi ve Gülen-CIA irtibatını sağlayan kişi iddiasıyla FETÖ’den tutuklu.
CIA’nin en ünlü ajanlarından Ruzi Nazar’ın dostu olan Abdurrahman Kavuncu’dan günümüze uzanan hikaye böyle.
Son durum bu!
Ancak…
Altaylı/Kavuncu Aileleri ve ilişkileri gündemi çok uzun süre meşgul edecek gibi görünüyor… (Kaynak: ODATV)
Adnan Oktar'a 'Fosil' Operasyonu