İşte Gazeteci Rıza Zelyut’un ‘Vatan Savunmasındaki Sorun Ne?’ başlıklı o yazısı:
“ Türk halkı, büyük olaylar karşısında millet gibi davranmayı artık beceremiyor. Bunun birinci sebebi, milli değerlerimizin siyasetçiler tarafından çürütülmüş olmasıdır. Üniversitelerimiz; milletine-vatanına düşman odakların fidelendiği noktalara çevrilmiştir. Okullarımız, aklın çiğnenip gericiliğin örgütlendiği alanlar haline getirilmiştir. Buralarda yetiştirilenlerin çıkarları için her ihanette görev alacağı bilinir.
Türkiye’de Amerikanseverliğin giderek artmasının sebebi de budur. AKP’de görev alanlar da dahil; Siyasal İslamcılar, ABD’de yetiştirilmektedir. Etnik bölücülerin (Kürtçü-Kürdistancı örgüt yanlıları) ABD’den para, silah ve siyasal destek aldığı artık kesinleşmiştir. Amerika; PKK’nın desteklenmesini açık etmiş; Suriye PKK’sı PYD’yi kendi müttefiki saydığını açıkça dillendirmiştir.
Aklını kullanan herkes; ülkemizi kasıp kavuran terörün arkasında ABD’nin olduğunu anlar. PKK; Amerika’nın Ortadoğu’yu karıştırmak için kullandığı örgütlerden birisidir. El Kaide ve türevleri (el-Nusra, IŞİD) de bu amaçla imal edildiler. Bölge bu etnikçi ve mezhepçi taşeron örgütler eliyle kan-ateş içine sokuldu.
Bu terörün arkasında ABD emperyalizmi ve bu emperyalist sisteme eklenmiş olan Avrupa olduğu gerçeğini görmez isek; bölgemizde yaşananları tam anlamış olamayız.
ERDOĞAN NEFRETİ
Geçen haftaki üç yazımda da bölücü ABD planı BOP’a araç olan Tayyip Erdoğan’ı yerden yere vurdum.
Lakin geldiğimiz nokta artık Tayyip Erdoğan yıkıcılığını aşmıştır. PKK, Türkiye’nin karşısına ABD silahlı kuvvetlerinin bir kolu gibi çıkartılmıştır. PKK’nın siyasetteki uzantıları, barış ve demokrasi elbisesi altına saklanıp “özerklik” ilan etmeye başlamışlardır. Özerkliği de silah kullanarak elde etmek için harekete geçmişlerdir. Bu gelişmenin varacağı nokta açıkça Türkiye’nin parçalanmasıdır…
Soru şudur:
-Türkiye’nin parçalanmasına evet mi diyeceğiz, hayır mı?
ABD emrindeki sözde aydınların, uluslararası tefeci sermayeye eklenmiş sözde Türk patronların elindeki basın kuruluşlarının evetçi yaklaşımı ortadadır. Bunun makyajlanmış adı da Çözüm Süreci’dir…
Ama millet buna hayır diyecektir. Eğer, hükümet bu konuda pasif kalır ise millet devreye girecektir.
O zaman; Ortadoğu hatta dünya karışacaktır.
Şimdi bir iç savaşı önlemenin yolu; ABD taşeronu PKK ile mücadeleyi güvenlik kuvvetlerinin yürütmesidir. Bu işte ana görev de Türk ordusuna düşmektedir. Bugün TSK’nın mücadele ettiği gerçek örgüt PKK değil; arkasında duran Amerika’dır…
Acıyla hatırlıyoruz ki Tayyip Erdoğan; 2007’de başlattığı Ergenekon operasyonu ile Türk ordusunun kolunu kırmaya başlamış, Balyoz ile, askeri casusluk davaları ile bu ordu düşmanlığını tavana çıkarmıştı. Güneydoğu’ya PKK’nın istediği valileri atayan; askeri kışlaya hapseden de oydu… Bu da PKK’nın moral yönden, örgütlenme, eleman bulma ve silahlanma yönünden kuvvetlendirilmesi demekti.
Bugün, acı gerçek ortaya çıkmış; Tayyip Erdoğan, tuzak kurduğu orduya sarılmak zorunda kalmıştır.
Ana problem şudur:
Arkasında bir yığın hata ve hatta suç bulunan Tayyip Erdoğan PKK’ya karşı çıktığı için ona karşı olan kesimler nerede ise PKK’yı destekler hale gelmiştir.
Tayyip Erdoğan’a duyulan nefret; PKK’ya desteğe dönüşmektedir. Bir yığın yurtsever ve aydın bu tuzağa düşmektedir ki bu öldürücüdür…
Doğru; Tayyip Erdoğan’a asla güvenemezsiniz…
Dün kara dediğine bugün ak demekte üstüne yoktur.
Dün, PKK ile yaptığı gizli anlaşmayı, “Analar ağlamasın!” diye yüceltirken bugün, “Ne mutlu şehit analarına!” diyecek duruma düşmüştür.
Dün; “Çözüm sürecine karşı çıkanlar şehit kanıyla beslenenlerdir!” derken bugün “Şehitler tepesi yeni şehitleri bekliyor!” diyen de odur.
O, hata ve yıkımlarını gizleyemez duruma düşünce “Aldatıldık!” diyerek millete kendisini mazur gösterebilmekte; vatandaş da “Herkes seni aldatıyor ama sen aldanmaktan vazgeçmiyorsun! Bu ülkeyi sana nasıl teslim edelim?” diye sormayı akıl edememektedir.
Bunlara karşın bulunduğumuz nokta, Erdoğan’a duyduğumuz nefreti, vatan savunmasının bile önüne geçireceğimiz nokta olmamalı…
AKP ve Erdoğan’ın günahlarını bir kenara bırakıp şu sıralarda dağlarda, ovalarda, şehirlerde Amerikancı PKK ile mücadele yürüten Türk ordusunun yanında durmalıyız.
Tekrar edelim: Bugünkü mücadelemiz görüntüde PKK ile, aslında ise ABD iledir…
Tayyip Erdoğan’dan hesap sormak için önümüzde bir fırsat vardır: 1 Kasım’da yapılacak erken seçimde, ona karşı çıkabiliriz.
Önümüzdeki seçimde AKP’ye verilecek her oyun; PKK’ya verilmiş oy olduğunu halka anlatabiliriz.
Bunu da öncelikle muhalefet partileri örgütlemeli…
Yarın onun üstünde düşüneceğiz…”