“Muhafazakâr bazı erkekler de evlenmeden birleşmiyor, “Kendimi eşime saklıyorum” diyor. Eşine sorduğunuz zaman, “Ben nasıl yaptıysam, onun da benim gibi kendini bana saklamasından memnunum!” diyor. E haliyle ortaya çıkan sonuç: Cinsel tecrübesizlik. Ve bu çift evleniyor, balayına gidiyor, perişan olup dönüyor.”
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi emekli öğretim üyesi, Profesör Arşaluys Kayır, muhafazakâr kesimde cinsel tecrübesizlikten kaynaklı balayı macerasının bir kâbusa dönüşebildiğini belirterek, “Muhafazakâr bazı erkekler de evlenmeden birleşmiyor, “Kendimi eşime saklıyorum” diyor. Eşine sorduğunuz zaman, “Ben nasıl yaptıysam, onun da benim gibi kendini bana saklamasından memnunum!” diyor. E haliyle ortaya çıkan sonuç: Cinsel tecrübesizlik. Ve bu çift evleniyor, balayına gidiyor, perişan olup dönüyor. Beşer karış suratlarla. Dolayısıyla “balayı” dediğimiz şey, cinsel tecrübesizlik yüzünden bal mal olmuyor, kâbus ayı oluyor” ifadelerini kullandı.
Hürriyet’ten Ayşe Arman’a konuşan Kayır’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
‘Pek çok çift için balayı büyük hayal kırıklığı’
Muhafazakâr bazı erkekler de evlenmeden birleşmiyor, “Kendimi eşime saklıyorum” diyor. Eşine sorduğunuz zaman, “Ben nasıl yaptıysam, onun da benim gibi kendini bana saklamasından memnunum!” diyor. Zaten aileleri de evlenene kadar, görüşmelerine, gezip tozmalarına zar zor izin veriyor.
E haliyle ortaya çıkan sonuç: Cinsel tecrübesizlik. Ve bu çift evleniyor, balayına gidiyor, perişan olup dönüyor. Beşer karış suratlarla. Dolayısıyla “balayı” dediğimiz şey, cinsel tecrübesizlik yüzünden bal mal olmuyor, kâbus ayı oluyor. Türkiye’de birçok çift için böyle. Ya yatıp uyuyorlar ya da kızlar, “Regl oldum!” deyip, erteliyor. Çok güzel olacak diye bekledikleri şey, onlar için büyük bir sükûtu hayal oluyor!
‘Genç kızlar hep birlikte oturup izlediklerini anlatıyorlar’
Fantezi konusunda “sapkınlık” nerede başlıyor, nerede bitiyor?
Kimin aklından ne geçirdiğini kimse bilemez. Dolayısıyla fantezisinin sapkın olup olmadığını, zarar vermedikçe anlayamayız. Ama şu var: Takıntı daima kişiye zarar veren bir şey. Biz fantezi kurmayı, yaşamayı öneriyoruz. Çiftler fantezilerini birbirleriyle paylaşırlarsa, daha ateşli sevişebilirler. Sevişmenin de ateşlisi-ateşsizi, tutkulusu-tutkusuzu var. “Keşke yarın da olsa!” dedirtecek bir şey için fantezileri paylaşmak lazım. Fantezi zararlı değildir ama kişi, sürekli başkasının hayalini kuruyor, onunla beraber oluyorsa o zaman biraz dürüst davranması ve karşısındakine, “Ben burada değilim kardeşim!” demesi gerekiyor.
ların cinselliğe etkisi sizce nedir?
Geleneksel, tutucu bir toplumuz diyoruz ama ondan sonra hiç beklemediğiniz bir şekilde, genç kızlar hep birlikte oturup seyrettiklerini anlatabiliyorlar.
Kötü bir şey mi kadınların seyretmesi?
Tabii ki değil. Zannettiğimiz kadar insanlar kendilerini mahrum etmiyorlar, onu anlatmaya çalışıyorum. Kadınlar da dan hoşlanır ama bunu pek itiraf etmezler. Genel olarak insanlar “” yerine “erotik” kelimesini daha süslü, daha romantik buluyorlar. Kısacası değil ama erotik film seviyorlar! Biz, duyguyu önemseriz. da duygu yoktur. Ama duygu olmadan da ateşli ler olduğuna göre, demek ki insanların öncelikle neden hoşlandıklarını biliyor olmaları gerekiyor. Buna biraz sorumluluk almak da diyebiliriz. Elindeki parayı nasıl kullanacağın nasıl bir sorumluluksa, cinsel dürtünü kullanmak da öyle. Geçiştirecek misin, yoksa tadını alarak mı kullanacaksın? O zaman da başkasına özenme başlıyor. “O tadını çıkarıyor, ben çıkaramıyorum!” Sen de sorumluluğunu al. “Ben bundan hoşlanmıyorum, şundan hoşlanıyorum de. Fantezilerini paylaş. Bir şey yap!”