Kadına yönelik şiddette, akıllara durgunluk veren bir hikâye… İçinde tecavüz, canlı canlı sezaryen girişimi, bebek cinayeti ve tehdit olan… İddiaların ötesindeki gerçek ise Ş.T. şu an törenin ve ölümün kucağında…
8 ÜVEY EVLADI OLDU…
Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Ormanardı köyünden 38 yaşındaki Ş.T., 12 çocuklu bir ailenin kızı, hiç okula gitmemiş. Hikâyesi 16 yaşında, kendisinden 20 yaş büyük, sekiz çocuklu bir adamla evlendirilmesiyle başlıyor. Kocası gibi üvey çocuklarının çoğu da kendisinden büyük. Bir yedi çocuk da o doğuruyor. Yedinci çocuğuna hamileyken kocasını kaybediyor. Buraya kadar yaşananlar yerine ve zamanına göre “normal”; ne oluyorsa bundan sonra oluyor. Genç ve dul bir kadın olarak küçük bir köyde barınmak zor. Peşine takılanlar oluyor. Ve anlattığına göre birisi, bu takiplerinin sonunda bir tarlada yalnız yakalıyor onu, tecavüz ediyor. Bir süre sonra hamile kaldığını fark ediyor Ş.T., ne yapacağını bilemiyor. Büyüyen karnını tecavüzcü A.Ö.’nün de fark ettiğini ve takip etmeye başladığını anlatıyor. Anlattıklarının bundan sonrası, inanılması güç iddialarla dolu:
KARNIMI YARDI…
“Bir gün yine yalnız yakaladı, bir ağaca bağladı ve ‘senden de bu çocuktan da kurtulacağım’ diyerek jiletle karnımı kesmeye başladı, çok kan aktı, bebeğin kolu karnımdan dışarı fırladı.” Çok bağırdığını ama sesini duyuramadığını anlatan Ş.T., bu manzarayı gördüğünde A.Ö.’nün afallamasından yararlanıp kollarını çözerek kaçtığını söylüyor. Babasının evine gidip ağaçtan düştüğünü söylemiş ve ağabeyinin kendisini hastaneye götürmesini istemiş. Bebeğini kaybettiği hastanede korkusundan aynı yalanı tekrarlamış ancak doktorları inandıramamış. Yine korkusundan kendisinin yaptığını söylemiş. Aklı çocuklarında kaldığından, hastaneden kaçtığını, savcıya götürülürken gerçekleri anlatmaya karar verdiğini belirtiyor.
O BİR KASAPTI…
Açılan soruşturmada şimdi DNA testinin sonuçları bekleniyor. Doktor raporuna göre “bu kesik, herhangi birinin yapabileceği bir kesik değil, ancak sezaryeni bilen birisi yapmış olabilir!” Ş.T., tecavüzcüsünün kasaplık yaptığını söylüyor. Jandarma olay yerini incelediklerini, hiçbir ize, kan lekesine rastlamadıklarını belirtiyor. Ş.T., tecavüzcüsünün yere naylonlar serdiğini, önceden önlemini aldığını anlatıyor. Bütün bu muamma sürerken, Ş.T., öldürüleceğini mi, çocuklarının geleceğini mi düşünsün, bilmiyor. Biri henüz iki yaşında kucağında, diğeri dört yaşında eteğinde.
KORUMA İSTEĞİ SONUÇ VERMEDİ…
Üvey çocuklarının, 14 yaşındaki oğluna “anneni öldür” baskısı yaptığı anlatılıyor. Kendisi de oğlunun davranışlarının değiştiğini söylüyor. Dava sürüyor, kim bilir daha ne kadar sürecek. Savcılığa koruma talebinde bulunulmuş, ancak henüz bir cevap yok. Çocukları bu olaylardan dolayı okula gidemiyor, evlenmiş ya da okullu olmayanlar da anneleriyle birlikte baskı altında. “Kızkardeşlerinin namusuna sahip çıkamamak ya da gereğini yapamamakla” suçlanan ağabeyleri de diğer yandan aynı baskıyı yaşıyor.
İNADINA KÖYÜM…
BU haber yazılırken, bölgenin sivil kuruluşları Ş.T. ve çocuklarının koruma altına alınması için girişimde bulundu. Ancak köyden gelen bir telefonla, Ş.T., yıllarca birikmiş bir öfkenin hakim olduğu köyüne geri dönmeye karar verdi. Yani her gün kadınların öldürüldüğü bir ülkede, yeniden töre denilen çok standartlı bir eşitsizliğin tekinsiz kollarında şu anda…
HEPSİ BİR SENARYO…
Yaşadığı köyde her kafadan başka bir ses çıkıyor. Kimisi Ş.T.’nin kendi yaptıklarını gizlemek için yalan söylediğini anlatıyor, kimisi köy meclisinin toplandığını, “ailenin namusuna leke sürdüğü için” hakkında ölüm kararı çıktığını, kimisi de kocasından kalan mallara el koymak için üvey çocuklarının böyle bir senaryo hazırladığını…