Geçen hafta bir toplantı için İstanbul’daydı. Barkey’le Suriye’ye yönelik çıkan tezkereyi, Washington’ın yaptığı hesapları ve tüm bunların Kürt sorununa etkisini konuştuk.
Suriye tezkeresinin Esad’a değil de PYD’ye müdahale etmek için çıkarılmış olma ihtimali var mı?
Olabilir tabii ama tezkere çıkarmanın pratik hiçbir anlamı yoktu. Sınırötesinden size bir müdahale yapılıyorsa, nefsi müdafaa kapsamında cevap verebilirdiniz. Tezkere hem PKK ve PYD’ye hem de Suriye’ye gözdağı için çıkarıldı. Havan topu olayının ise yanlış yorumlanmış olabileceğini düşünüyorum. Orada bir iç savaş var ve Suriye ordusu aşırı yorgun. Havan topu hiçbir zaman keskin isabet silahı değildir. Yani o havan toplarının yanlışlıkla Türkiye sınırına düşmesi, özellikle atılmış olmasından çok daha büyük ihtimal. Ben Esad’ın mahsus Türkiye sınırını kışkırttığından hiç emin değilim. Zaten ne orduda ne de ülkesinde tam bir hâkimiyeti var.
Sizce Türkiye, Suriye’yle ilgili nasıl bir politika izler bundan böyle?
Türkiye istese de Suri-ye’ye tek başına giremez.
AK Parti’liler 3 saatte gireriz, Şam’ı da alırız diyor…
Evet böyle bir sözü Generalisimo Egemen Bağış’tan duydum ben de. Herhalde kendisi AB’yi bıraktı, Savunma Bakanlığı’na geçti!
Türkiye niye giremez kısmına dönersek…
Türkiye’nin derdi orada bir nevi uçuşa kapalı alan (no-fly zone), tampon bölge yaratması. Bunun için de sürekli Amerika’ya baskı yapıyor çünkü kendisi yapamaz. Biz, yani Amerika niye buna yanaşmıyoruz, onu anlatayım. Suriye’nin uçaksavar sistemi muazzam sofistike. Amerika’nın bile o sistemi sindirmesi için yüzlerce uçak kaldırması lazım. İsrail’e karşı geliştirildiği için Suriye’nin uçaksavar sistemi gerçekten tahmin ettiğinizin çok üstündedir. Bana Washington’dan şöyle söylendi: “Evet Suriye’de bir no-fly zone yaratabiliriz ama bazı uçaklarımızı kesinlikle düşürürler.” Bu işleri kimse oyun sanmasın. Bir haftadır Türkiye’deyim, çok tuhaf bir şeyle karşılaştım.
Nedir?
Televizyona binlerce uzman çıkıyor, Suriye meselesini tartışıyor fakat bu anlattığım noktaları kimse dile getirmiyor. Çünkü bilmiyorlar. 1983-84’te Hizbullah Amerikan Deniz Piyadeleri’nin üssüne saldırmış, 280 deniz piyadesi ölmüştü. ABD misillemeye karar verdi. Ve Bekaa Vadisi’ne saldırdı ve fakat Suriye’nin uçaksavar sistemi iki ABD uçağını düşürdü. Pilotlardan biri öldü, diğerini Suriye rehin aldı. Yani ABD, Suriye ve Türkiye arasında tampon bölge yaratmanın ne kadar zor olacağını tecrübelerine dayanarak da biliyor.
ABD bu hesabı yapıyor mu, kaç uçak kalkmalı gibi?
Tabii yapıyor. Hem de çok daha detaylı hesaplar… No fly-zone yaratman için devamlı o bölgede uçakla devriye gezmen gerekiyor. Irak Savaşı döneminde ben ABD Dışişleri’nde çalıştığım için çok iyi biliyorum ki devriye gezmek de çok zor. O dönemde Iraklılar hemen her gün radarlarıyla ABD uçaklarını kilitliyordu ve bizim uçaklar da o radara misil atıyordu. Her gün Irak’ın uçaksavar sistemlerini bombalıyorduk ve çoğunu da vuramıyorduk. Yani tampon bölge son derece zordur. Birçok ürkütücü olay yaşanır. Uçaksavar sistemini bir caminin yanına yerleştirirsen, tependeki uçak ister istemez camiyi, camideki sivilleri de vurabilir. Bunları Irak’ta gördük. Türkiye tüm bunları yapabilir mi? Yapamaz.
Niye yapamaz?
En önemli sebep tecrübesi olmaması. Türkiye en son ne zaman bir ülkeyle savaşa girdi? Belki Kıbrıs’ı sayabiliriz. Türkiye ordusu NATO’nun ikinci büyük ordusu olabilir ama tecrübesiz. İşin komik tarafı da şu… Suriye’deki S-300 uçaksavar sistemini bir dönem, 1998-99’da Kıbrıs almayı düşünüyordu. İşte o zaman Türkiye Hava Kuvvetleri İsrail’de S-300’leri sindirme talimi yaptı. Çünkü bu uçaksavarla nasıl baş edebileceğini bilmiyordu.
ABD bu hesaplar sonucu tampon bölge konusunda ne karar verdi?
ABD olarak istemiyoruz, kesinlikle yapmayacağız. Obama seçilirse kesinlikle yapılmayacak. Romney seçilirse de çok küçük ihtimal. Çünkü kim başkanlığına bir savaşla başlamak ister? Bir ay önce Washington Post’ta ‘Niçin Suriye’ye girmemeliyiz’ başlıklı makalem yayımlandı. Argümanlarımdan biri şuydu: Artık ABD’nin Müslüman ülkeleri bombalamaması lazım. Yetti de arttı! Tampon bölge yaratalım derken siviller ölecek ve herkes bizim sivilleri öldürdüğümüzü hatırlayacak. ABD Dışişleri’nden birçok üst düzey yetkili arayıp ne kadar haklı olduğumu söyledi.
ABD, bu işe girmeyeceğini Türkiye’ye net anlatıyor mu?
Elbette. Türkiye bunu gayet iyi biliyor. Eğer Romney seçilirse, daha şahin bir dış politika izleyeceği için belki Suriyeli isyancılara silah yardımında bulunabilir. ABD’nin gireceği maksimum ilişki bu olacaktır.
Türkiye’nin son bir yılda izlediği Suriye politikasının bir alternatifi var mıydı?
Yanı başınızda böyle bir savaş varken, fazla da bir seçeneğiniz yoktur. Ve bence Türkiye ilk etapta kendisini suçlu hissetti. Çünkü Beşşar’ı kucaklayan Türkiye’ydi. Politikasını böyle agresif biçimde şekillendirmesinin bir sebebi bu, bir diğeri de Beşar’ın çok daha erken düşeceği hesabını yapması oldu. O noktada biraz yanıldı. Muazzam özgüveni de bu hesabı yanlış yapmasına sebep oldu.
Ne özgüveni?
Biz Esad’a karşı çıkarsak, Esad tutunamaz özgüvene. Ve Libya’dan öğrendiğini düşündüğü derse göre hareket planı çizdi. Hatırlayın, Libya tavrını. Önce ‘Batı’nın Libya’da ne işi var’ diye öfkelendi. Fakat sonra Bingazi’de Türkiye aleyhtarı nümayişler oldu, Türkiye bir anda istenmediğini gördü. Ve 180 derece döndü. Dedi ki, ‘Mübarek düştü, Kaddafi düştü, Esad da biraz sonra düşecek’. Öyle olmadı. Şimdi zararın neresinden dönersek kâr mantığıyla Esad’ın düşmesi, savaşın bitmesi için isyancılara yardım ediyor.
Suriye politikası şekillenirken bir Kürt bölgesi hesaplanabilir miydi?
Elbette ama Esad’a karşı alınan pozisyon sonucu değiştirmezdi. İç savaşın sonucu olarak Türkiye’nin tavrından bağımsız kuzeyde bir Kürt bölgesi oluşacaktı.
Kuzey Suriye’de, Kuzey Irak gibi bir bölgesel yönetim olabilir mi?
Biraz zor çünkü bir devamlılık sorunu var. Sınıra bakarsanız, Kuzey Irak gibi birleşik bir Kürt bölgesi olmadığını, arada Arap bölgeleri olduğunu görürsünüz. Ama PYD bayağı güçleniyor, orası kesin. PYD ve PKK akıllıca bir politika güdüyor. Ortada bir iç savaş var, Ve örneğin iki sene sonra kazananın elindeki Suriye tamamen perişan bir Suriye olacak. PYD ve PKK bekleyerek sonuçta kuvvetli bir biçimde ortaya çıkacak.
Bunun Türkiye Kürtleri için anlamı ne?
Kısa vadede bu rüzgâr PKK ve Öcalan’ın işine yarayacak. Fakat orta vadede atlanmaması gereken, Barzani unsurudur. Kuzey Irak’taki pozisyon, 20. yüzyılın başından beri Kürtlerin elde ettiği en iyi pozisyon. Barzani bunu riske atmaz. Bu ne demek? Ankara’yla iyi ilişkileri muhafaza etmeniz gerekir. Kuzey Irak’taki Kürtler için bir tarafta Suriye, bir tarafta İran varken, en doğru müttefik Ankara’dır.
O zaman sizce PKK kartını nasıl oynayacak?
Şu anda Türkiye ve PKK adımlarını bir kart oyununa çevirdi. Bir çeşit satranç ya da poker. Devlet KCK operasyonlarını, PKK da yükselen şiddeti kullanıyor. PKK’nın Suriye’deki Kürt rüzgârını fırsat bilip Türkiye’ye gücünü göstermek için şiddeti tırmandırması uzun vadede çok yanlış. Doğru adım, şiddeti sonlandırıp “Bak istersem seni çok zor durumda bırakabiliyorum ama şimdi gel müzakere masasına oturalım” demesi.
Sizce ikinci Oslo görüşmeleri başlar mı?
Aldığım duyumlar cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar ikinci bir Oslo’nun olmayacağı yönünde. İnsan mantıken, Kürt sorununu büyük ölçüde halletmiş bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimine girmenin daha doğru olacağını ve liderlerin de böyle davranacağını düşünüyor. Ama unutmayın, savaşmak her zaman barışmaktan daha kolaydır.
Kemalist solun yaptığı Esadçılık
Suriye’yle savaşa girmek istemeyen, tezkereye karşı çıkan doğrudan Esadçı mı olur?
Eğer sen Esad’ın demokratik bir lider olduğunu düşündüğün için savaşa karşı çıkıyorsan, Esadçısın. Fakat tezkerenin çok muğlak olduğunu, oraya adım atmanın seni beklemediğin, bilmediğin bir maceraya götüreceğini söylüyorsan gayet meşru bir pozisyon almışsın demektir.
Suriye’de insanlar ölürken bu pozisyon meşru ama ahlaken doğru mu?
İyi ama Türkiye’nin Meclis’ten geçirdiği tezkere Esad’ın insanları öldürmesini engellemek için çıkarılmadı ki. Ve yine Suriye’de insanların ölmesini engellemeyecek ki. Yalnız bu tezkere tartışmaları sırasında ve Suriye’yle ilgili CHP’nin ve Kemalist solun takındığı tavır Esadçılık.
Neden?
Çünkü CHP en baştan beri Esad’a arka çıkmaya çalışıyor. CHP’nin, Türkiye’nin savaşa girmemesini istemesi gayet doğal. Öte yandan AK Parti’yi Amerikan taşeronluğuyla suçlamak son derece abes. Meclis’te bir CHP’li vekil, “Sen Türkiye’den yana mısın, Obama’dan yana mısın” deyiverdi. Bu mu yani?
Her şeyi Amerikan emperyalizmine bağlamak nasıl bir politika? Kan gövdeyi götürüyor Suriye’de, nerede Amerikan emperyalizmi?