Suriye’nin El Bab şehrinde IŞİD’in istihbarat amiri olan Said, militanlarını Türkiye üzerinden Suriye’ye nasıl soktuklarını, Türk istihbaratının IŞİD’le ilişkilerini, IŞİD’in istihbarat kaynaklarını ve daha birçok konuyu anlattı.
Said’e “IŞİD halen Türkiye’den eleman geçirebiliyor mu? Yoksa tamamen durdu mu’’ diye sordum. Şöyle cevapladı: “Eskisi gibi olmadığını biliyorum. Uzun bir zaman Türklerin de dediği gibi IŞİD’e ‘açık sınır kapısı’ politikası uygulandı (gülerek). Şu anda zaten Tel Abyad’ı Kürtler aldı. Sadece Kilis tarafından eleman sokma imkânları var. Hem El Nusra (El Kaide) hem de IŞİD, Kilis’ten Suriye’ye adam transfer etme çalışmalarına devam ediyorlar. Hatta Kilis’te iki cami vardır (isimlerini istediğim halde vermek istemedi, ‘bilmiyorum’ dedi). Bunlardan biri El Kaide’ye gidenler için, diğeri de IŞİD’e gidecekler için kullanılır. Bu iki camide iki grubun temsilcileri bulunur. Bu camilerden halen Suriye’ye savaşçı geçilir. Sınırlarda IŞİD için çalışanları bulmak çok zor birşey değildir. Sayıları da bir haylidir. Gerek sempatizanları gerekse bizzat çalışanları olsun. Kolay kolay bugünden yarına bu insanları eritebileceklerini sanmam (Konuşma ekim ayının son günlerinde gerçekleşti, cami konuları da Paris saldırılarından önceki durumdur.)’’
Kobane’de yakın işbirliği
Said, Kobane savaşı sırasında Türk istihbaratının IŞİD’le iyi bir işbirliği içinde olduğunu söyledi. “Hiçbir sıkıntımız, sorunumuz olmadı Türk İstihbaratı ile” diye de ekledi. Said’in Türkiye ile ilişkiler adına verdiği ilginç örneklerden biri şöyle: “Kobane’ye giderken şehrimizde ağırladığımız militanların bazıları yaralanarak veya başka nedenlerle tekrar yanımıza geliyordu. Bunlardan biri bana telefonundan Kobane kuşatması sırasında çektikleri fotoğrafları gösterdi. McDonald’s hamburger yiyorlardı. O da fotoğrafın absürdlüğünü anlamıştı. Beraberce kahkaha atmaya başladık. ‘Bunu nereden buldunuz’ diye sorduğumda gülerek ‘Türk İstihbaratı’ dedi. Aslında sormama da gerek yoktu. Kobane’de McDonald’s zinciri yok, Suriye’nin geri kalanında da yok. Kimler bu yemekleri servis etmiş olabilirler? Tabii ki tek adres Türk istihbaratı. Türk istihbaratının McDonald’s dahil her türlü lojistik yardımı uzun süre yaptığını söyleyebilirim.”
Teknik istihbarat çok güçlü
11 ay kadar El Bab’da IŞİD’in istihbarat amirliğini yapan Said, “IŞİD’in en kuvvetli kolu istihbarattır” diyor ve ekliyor: “Bölgelerde esas güç ve kontrol onlarındır. Dokunulmaz zırhları var gibidir. Şehrin polisi ve diğer askerler onlara boyun eğer. Şehirde neler oluyor bilirler, IŞİD rejiminin gözü, kulağı ve en güçlü aktörleridir. Sadece güvenlik ve insan istihbaratı değil, iletişimi de çok yakından takip eden birimleri vardır. Bir nevi teknik istihbarata yatırım yaparlar. Bizler de dahil olmak üzere bilgisayar ve telefonlarımızda yazdığımız her şeyin, bütün iletişim ve mesajlarımızın birileri tarafından takip edildiğini, okunduğunu farzeder ona göre davranırdık.”
Türk istihbaratçı IŞİD emiri
Said, IŞİD’in Suriye-Türkiye sınırında bulunan El-Rai şehrindeki emirin Türk istihbaratından gelme olduğunu iddia etti. Bu kişinin Türk istihbaratından tamamen kopup kopmadığını bilmesinin imkânsız olduğunu ama IŞİD emiri olmasında bir mani görülmediğinin altını çizdi. Said IŞİD’in içinde birçok kişinin Türk istihbaratı ile yakın ilişkide olduğunu tahmin ettiğini de söyledi.
IŞİD’çilerin Türkiye tatili
IŞİD’li grup liderlerinin, kuzeylerinde bir müttefik var gibi konuştuğunu anlatan Said, “Türk tarafı bizim kim olduğumuzu iyi bilirdi. Türk istihbaratı IŞİD üyelerine iyi davranırdı. Birçok IŞİD lideri ya da askeri çatışmalardan uzaklaşarak tatile Türkiye’nin farklı şehirlerine giderlerdi. İstanbul ve Ankara en sık gidilen yerlerdi. Bu seyahatlerin önünde bir engel de yoktu. El Bab’da geçirdiğim 11 aylık dönemde IŞİD içinde hiçbir zaman Türkiye’ye yönelik bir düşmanlık görmedim. Rakka’ya gittim, Halep’te yaşadım. Bu bölgelerdeki gıda malzemelerinin hemen hepsi Türkiye’den” dedi.
Ambulansta saç tıraşı
Said’den Türkiye’den gelen yardımlara başka örnekler vermesini istediğimde şöyle devam etti: “Binlerce IŞİD militanı yıllarca düzenli bir şekilde Türkiye’de bedavaya tedavi edildi. Bu zaten yapılabilecek en büyük yardımdı. IŞİD yaralı militanları ambulanslar içinde Türk hastanelerine götürürken sakal, saç tıraşı da yapardı. Böylece Türk doktorları veya halk Suriyeli İslamcı radikallerin tedavi edildiğini anlamazdı.”
Konsolosa karşı militanlar takas edildi
IŞİD Musul’u ele geçirip oradaki Türk konsolos ve diğer Türk vatandaşları rehin aldığında sadece bir gün içinde kuzey Suriye’deki Özgür Suriye Ordusu’nun farklı grupları tarafından tutsak alınan IŞİD militanlarından düzinelercesinin Türkiye’ye transfer edildiğini anlatan Said, “Bunlara çok iyi bakıldı. Moral verildi. Kurtulacakları söylendi. Bu militanlar daha sonra Türk konsolosluk çalışanları ve ailelerini kurtarma adına yapılan pazarlığın bir parçası olarak Türkiye tarafından değiş-tokuş edildi” diye konuştu.
IŞİD’in Türk bölüğündekiler tamamen öldü
Said ile sohbetimiz sırasında IŞİD’de bir dönem 100-110 militandan oluşan ve Arapçada ‘khatibah’ olarak adlandırılan sadece Türklerden oluşan bir bölük olduğunu anlatıyor. Türk militanların hemen hepsinin Ankara’dan geldiğini söylüyor ama “Hacıbayram’dan mı” soruma yanıt vermiyor. El Bab şehrine 9 kilometre uzaklıktaki “Abla” köyünün o dönemde neredeyse sadece Türk savaşçıları tarafından doldurulduğu için “Türk köyü” olarak anıldığını anlatıyor. Kobane savaşına katılan bölükten kuşatmanın ardından yalnızca 2-3 tanesi sağ kalmış. Said “Türk köyü Türk savaşçıların hemen hepsi ölünce terk edilerek ıssız bir adaya döndü” diyor. Türk bölüğünden sonra IŞİD liderlerinin etnik aidiyete göre yeni bölüklerin kurulması taleplerini veto ettiğini söylüyor.
Canlı bombalar bir odaya kapatılıyor
Said’e kendi birliklerinde intihar bombacısı olup olmadığını da sordum. Bir hatırası şöyle: “Birgün askerlerle eğitimdeydik. Bir toplantı yapıyorduk. Sonra başka, tanımadığım bir IŞİD yetkilisini başka bir bölgeden geldiğini ve sınıfa bir soru sormak istediğini söyledi. İntihar bombacısına ihtiyaçları olduğunu, gönüllü olup olmadığını sordular. Bir kişi elini kaldırdı. O arkadaşı aldılar.” Said, intihar bombacısı olmaya gönüllü olan kimseyi tümüyle radikal hocaların olduğu özel evlere veya kamplardaki özel bir bölmeye kapattıklarını, intihar saldırısı zamanına kadar bu kimsenin fikrini değiştirmemesi için propaganda yaptıklarını aktardı.