34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
Halkı yok saydılar
Deliller hâlâ toplanmamış İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, CHP’den milletvekili seçilen ve 841 gündür tutuklu bulunan yazarımız Mustafa Balbay ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerini yine 1’e karşı 2 oyla reddetti. Başkan karara muhalif kalırken diğer 2 üye “talebin yasal dayanağı olmadığını” ileri sürerek yaklaşık 3 yıldır tekrarladıkları “delillerin toplanmamasını” ve “kuvvetli suç şüphesi”ni bir kez daha gerekçe gösterdi.
Karara itiraz edilecek Mahkeme Başkanı Şengün, Sebahat Tuncel’i örnek vererek “Tutukluluk durumlarının değerlendirilmesinin anayasanın 14. maddesi dışında yapılması gerekir. Demokratik yollardan seçilen bu kişilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimalleri de kalmamıştır” dedi. Balbay ve Haberal’ın avukatları üst mahkemeye itiraz edecek
Ergenekon davasında tutuklu yargılanan CHP İzmir milletvekili, yazarımız Mustafa Balbay ve CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Mehmet Haberal’ın tahliye talepleri oyçokluğuyla reddedildi. Mahkeme, Balbay ve Haberal’ın milletvekili seçilmelerinin, tutukluluk durumlarını etkileyen bir husus olmadığını belirtti. Balbay ve Haberal’ın tahliye istemlerinin mahkeme tarafından reddedildiği haberini Silivri Cezaevi kapısında öğrenen Balbay’ın kardeşi Suat Balbay “Almak için gelmiştik; çok üzgünüz” dedi. Balbay’ın avukatları bu karara bugün üst mahkemeye başvurarak itiraz edecek.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese’nin 9 sayfalık ret kararı, “dosya kapsamı, sanıklara isnat olunan suçlamalar, dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmesi ve bu suçların CMK 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması” gerekçelerine dayandırıldı. Karar örneğinin gecikmeksizin, TBMM Başkanlığı’na gönderileceği belirtilen kararda, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin aynı nitelikte verdiği ret kararları örnek gösterildi. Dokunulmazlığın, milletvekillerinin Meclis çalışmalarının engellenememesi amacıyla yapılan bir düzenleme olduğu ifade edilerek, ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerin, yasama dokunulmazlığı dışında tutulduğuna dikkat çekildi. Kararda, Anayasanın 832. fıkrasına göre ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla, anayasanın 14. maddesindeki durumların yasama dokunulmazlığı dışında olduğu anlatıldı.
‘Meclis kararına gerek yok’
Dokunulmazlık kapsamı dışında bırakılan hususlardan birinin varlığı halinde, milletvekili seçilen kişinin tutukluluk halinin devamına karar verilmesi için Meclis kararına gerek olmadığı belirtilen kararda şu ifadelere yer verildi: “Anayasanın 14. maddesinde doğrudan doğruya, belli suç tiplerinden bahsedilmemiş, sadece birtakım kavramlar, ilkeler ve faaliyetler belirtilmiştir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan faaliyetlerden söz edilmektedir. Bu düzenleme fiili ya da suç tipini değil amacı esas almaktadır. Tahliye talebinin değerlendirilmesinde, gerçekleştirilen eylemin, 14. maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda işlenip işlenmediğine, bu konuda ceza kanununda düzenlenmiş suç tipi olup olmadığına bakılmalıdır.”
‘Deliller toplanmadı’
Kararda, TCK’de devletin güvenliğine ilişkin suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusuluk başlığı altında düzenlenen suçların anayasanın 14. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ifade edilerek şöyle devam edildi: “Anayasanın 14. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı için olmazsa olmaz unsurları ortaya koymaktadır. Kanun koyucu milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına kasteden bir suçu işlemekle suçlanmasına rağmen, dokunulmazlıktan yararlanmaya devam etmesini kamu yararına aykırı görmüştür. İddia edilen fiilleri işlediği konusunda ciddi isnatlar bulunan kişilerin CMK’deki genel hükümler uyarınca yargılanmasına öncelik verilmiştir. Sanıkların davası seçimlerden çok önce başlamış, haklarındaki sevk maddeleri, ağır cezalık, CMK 250. maddesi kapsamında kalan suçlara ilişkin olup, kuvvetli suç şüphesini içeren isnatlardır. Kaçma şüphesinin kalmadığı savı, sübjektif bir değerlendirmedir. Mahkemenin kararında yalnızca kaçma şüphesine dayanmamaktadır. Dosyadaki sanıkların çokluğu nedeniyle deliller henüz toplanamamıştır. Diğer sanıkların savunmaları tamamlanmamış olup daha sonra tanıkların dinlenmesine geçilecektir. Yasal mesnede dayanmayan, ‘milletvekili seçilmenin tahliye sonucunu doğuracağı’ savına itibar ederek tahliye kararı verilmesi, milletvekili seçilemeyen diğer sanıkların mevcut hallerinin devam ettirilmesi, hiçbir hak, nefaset ilkesi ve eşitlik kuralı ile bağdaşmaz. Böylesi tahliye kararının, sınıf ve statü dikkate alınarak verilmesi anlamına gelir ki, bu durumun mahkemelerin güvenilirliğini, adalete olan inancı derinden sarsan bir sonuç doğuracağı ve kamu vicdanını yaralayacağı açıktır.”
Cumhuriyet
AK PARTİ’DEN DUL ANNELERE MÜJDE!