TRT 1 ekranlarında, iftar saatlerinde yayınlanan “Ramazan Sevinci” programına konuk olan ve Şeyh Vefa’nın hanımının haram lokma yemesiyle ilgili bir hikayesini anlatan tasavvuf düşünürü ve avukat Ömer Tuğrul İnançer, konunun hamileliğe gelmesi üzerine, “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir” demişti.
İnançer, sözlerinin arkasında olduğunu ama konuşmalarının çarpıtıldığını söyledi: Hamile hanımlara, çok ileri derecede olanlara, doğumdan evvel işyerlerinde bile kanunla izin veriliyor. Sadece sağlık nedeniyle mi bu izin veriliyor zannediyorsunuz ? Hamile kadının yaşama zorluğu var, bir bebek taşıyor. Saygı duyulması gerekir. Kanunda bile doğumdan önce anne adayına, evinde otursun diye izin veriliyor. Sokakta gezsin diye değil. ‘Ben evlendim, hamile kaldım…’ Tamam iyi ettin de…Bunlar böyle karnını salına salına yürümenin gereği olarak gösterilemez. Görüntü estetik değil, hala da aynı şeyi söylüyorum. Niye anlamıyorsunuz? Bunlar muhterem şeylerdir. Muhterem şeyler saygı duyulacak şekilde saklanır.
Hamilelik bu kadar aşikar edilmez. Ayrıca yetişmekte olan genç kızlar da bu nedenle doğum yapmaktan korkuyor. Eskiden kalabalık evlerde halalar, teyzeler bulunduğu zamanlarda bile, ileri derecede hamileler evde çocuk varsa çok gezdirilmezdi. Bunlar bizim cemiyetimizin hem estetik hem terbiye hem de yavru yetiştirmekteki usulleriydi. Ben hala aynı şeyi söylüyorum. Bütün hanımlar benim annem gibidir. Aynı saygıya layıktır. Bir takım şirketler para kazanacak diye, o annelerin mahremiyeti, bu şekilde aşikar edilmez.