DOLAR

34,2063$% 0.2

EURO

37,0793% 0.01

STERLİN

44,5737£% 0.23

GRAM ALTIN

2.973,44%0,66

ONS

2.706,48%0,52

BİST100

9.002,34%0,52

a

“SALAVAT KUR’AN EMRİ DEĞİLDİR…”

İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık hoca, " Kur’an’ın hiçbir yerinde “Muhammed” ismi geçtiğinde özel bir hitap, unvan ve lakap zikredilmiyor. Salavat Kur'an emri değildir" dedi.

Eliaçık hoca şunları söyledi: Kur’an’ın hiçbir yerinde “Muhammed” ismi geçtiğinde özel bir hitap, unvan ve lakap zikredilmediğini görüyoruz. Sadece Resulullah (Allah’ın elçisi) şeklinde hatırlatma yapılıyor. Peygamberimizin tabiri caizse “resmi” adı ve ünvanı kelime-i şehadette geçtiği gibi “Âllah’ın kulu ve elçisi”dir. Bu bile mesajla yüklüdür. Kur’an’da “Muhammed” ismi dört yerde geçiyor. Dördünde de onun elçi (resül) olduğu vurgulanıyor. Daha bir çok yerde haber getiren (nebi), elçi (resul), arkadaşınız (sahibikum), o (huve), onunla birlikte olanlar (meahu), sen (ente), kulunu (abdihi) diye bahsediliyor. Diğer peygamberlerden de kardeşleri (ehakum) şeklinde bahsedildiğini görüyoruz. Hepsini birden anmak gerektiği yerde de elçilere selam olsun (selâmun ale’l-mürselîn) deniyor. Kur’an’ın hiçbir yerinde “Muhammed” ismi geçtiğinde özel bir hitap, unvan ve lakap zikredilmediğini görüyoruz. Sadece Resulullah (Allah’ın elçisi) şeklinde hatırlatma yapılıyor. Peygamberimizin tabiri caizse “resmi” adı ve ünvanı kelime-i şehadette geçtiği gibi “Âllah’ın kulu ve elçisi”dir. Bu bile mesajla yüklüdür. Peki dini kültürümüzde çok yaygın olan “salavât getirmek” nereden geliyor? Yani peygamberimizin ismi anıldığında “sallallahu aleyhi ve’ssellem” demek zorunda olmak… Bunun Kur’an’da emredildiğini söylüyorlar. Madem öyle biz de “Dur hele” diyelim ve buraya bir mim koyalım. Çünkü bunun Müslüman milletlerce üretilmiş tarihsel bir “örf” olduğunu söylemek başka, “Kur’an’da Allah böyle emrediyor” demek başkadır… Kanımca “salavât ayeti” diye bilinen ayetin doğru çevirisi şöyledir: “Hiç kuşkusuz Allah ve melekleri peygamberi destekliyor. Ey iman edenler! Siz de onu içtenlikle destekleyin.” (Ahzap; 33/56).


Bu ayeti şöyle anlıyorlar: Allah ve melekleri peygambere salavât getiriyor, ey iman edenler siz de salavât getirin…

Bu anlayışa göre sanki Allah melekleriyle halka oluşturmuş, tarikat meclislerindeki “hatm-i hacegân” veya teravih namazlarındaki salavâtlar gibi “Allahümme salli ala..” diye salavât getiriyor! Ve bizim de öyle yapmamızı istiyor, öyle mi? Burada “salavât getirmek” veya “salâtu selâm okumak” şeklinde bir dizi seremonik (törensel, önceden belirlenmiş) ifadelerin anlaşıldığını, ayette geçen “salât” kelimesinin esaslı bir anlam kaymasına uğradığını görüyoruz. “Salavât getirmek” dini bir vecibe değil; Müslümanların ürettiği bir kültür… Hem edebiyat, hem musiki değeri var, doğru… Söylenişi gayet güzel, doğru… Itri’nin camilerde söylenen salavât bestesi dini müzik açısından da son derece orijinal, tamam… Benim itirazım “otomatik salavâtın” Kur’an’ın bir emri olduğu iddiasıdır.”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

FLAŞ TWİTTER KARARI…

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.