34,6490$% 0.26
36,4499€% 0.4
43,6359£% 0.34
2.927,35%0,34
2.633,17%0,27
9.597,88%-0,64
2019’da gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını ilan eden Tuna Bekleviç, ABD’nin İran’a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla tutuklanan Türkiye ve İran vatandaşı iş adamı Rıza Sarraf ile eski Halkbankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın tek başına sanık olduğu dava hakkında konuştu. Söz konusu davanın Türk yargı sistemini ilgilendirdiği yorumunda bulunan Bekleviç, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması yeniden açılabileceğine işaret etti.
Bekleviç,17 Aralık yolsuz ve rüşvet soruşturmanın yeniden açılabileceği tezini 23 Nisan 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cezai Korularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanununa dayandırıyor.
Kanun, cezai konularda uluslararası adli iş birliğinin usul ve esaslarını düzenliyor.
T24’den Hülya Karabağlı’ya konuşan Bekleviç’in değerlendirmeleri şöyle:
Davanın ilk gününde bazı bakanlara ilişkin rüşvet iddiaları ABD’de süren dava kadar Türk yargı sistemini de ilgilendiriyor. Çünkü davadaki deliller Türk mahkemeleri için de geçerlidir.
Şimdi size önümüzdeki günlerde çok konuşulacak bir kanunu hatırlatmak istiyorum. Bahsedeceğim kanun yabancı devletlerle cezaî konularda yapılacak adlî iş birliğini kapsıyor. Rıza Sarraf’ın 22 Mart 2016’da yakalanmasından tam bir ay sonra 23 Nisan 2016’da kabul edilip 5 Mayıs 2016 tarihinde resmi gazetede yayınlanan ‘Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş Birliği Kanunu. Söz konusu kanunun 7. maddesi (ç) fıkrasında açıkça “Adlî yardımlaşma talebi kapsamında ilgili devletin iç hukukuna uygun olarak yerine getirdiği işlemler, Türk hukuku bakımından da geçerli sayılır” denilmektedir.
Geçtiğimiz yıl kabul edilen bu kanuna göre Sarraf’ın konu olduğu davada öne sürülen kanıtlar mahkemede geçerli sayılırsa bu maddeye göre ABD’deki mahkemedeki tüm kanıtlar Türk mahkemeleri için de geçerlidir. Böylece yolsuzluk soruşturmasının Türkiye’de tekrar açılması hukuki olarak mümkündür.
Davanın hukuki kısmı kadar ekonomik kısmı da önemlidir. ABD’de süren davanın Türk bankacılık sistemine oluşturduğu risk çok ağırdır. Türk ekonomisi ve ülkemizin yurt dışındaki itibarı açısından geçirdiğimiz bu karanlık süreç Dünya gündemine dökülen belgeler tüm vatandaşlarımızı utandırmıştır. Bundan önce AK Parti’ye oy vermiş olan birçok seçmenin kararını tekrar sorgulamasına sebep olmuştur. Bu kararından derin pişmanlık duyan kesimlerin sayısını arttırmıştır. Bu durum sürdürülebilir değildir.
2017 başından bu yana Cumhurbaşkanı Türkiye’yi hiç bir alanda yönetememektedir. Ülkemiz açıkça sürüklenmekte, her istenen yere çekiştirilmekte veya anlamsızca iteklenmektedir. Milletimiz böyle bir yönetime layık olmadığı gibi bu şekilde dengesiz ve emsalsiz bir sistemle 2019’a kadar devam etmek olanaksızdır.
İranlı hokkabazın ABD’deki itirafları ile birlikte partili Cumhurbaşkanının ülkemizi yönetme meşrûiyeti kalmadığını düşünüyorum. Bu sürecin tamiri dört temel adımda mümkündür. Terörle mücadelede hiç bir somut katkısı olmayan Türkiye ekonomisinin altına dinamit yerleştiren OHAL uygulamasına son verilmesi, YSK’nın yapısının kamuoyunun tarafsızlık beklentilerine göre düzenlenmesinin önünün açılması, partili Cumhurbaşkanının görevinden istifa etmesi ve derhal erken seçime gidilmesidir.
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş Birliği Kanununun 7. Maddesi şöyle:
İkinci bölüm
Adlî Yardımlaşma
Türk adlî mercilerinin talepleri
MADDE 7- (1) Adlî merciler, soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlandırılması ya da verilen mahkûmiyet kararlarının yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan konularda adlî yardımlaşma talebinde bulunabilir. Bu durumda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde adlî yardımlaşma talebinden önce delillerin korunması amacıyla geçici tedbirlerin alınması istenebilir.
b) Tebligata ilişkin adlî yardımlaşma taleplerinde, kısıtlayıcı veya zorlayıcı tedbir uygulanacağına ilişkin ihtarlara yer verilmez.
c) Adlî yardımlaşma talebine konu işlemin yerine getirilmesi sırasında hazır bulunma talebinde bulunulabilir.
ç) Adlî yardımlaşma talebi kapsamında ilgili devletin iç hukukuna uygun olarak yerine getirdiği işlemler, Türk hukuku bakımından da geçerli sayılır.
(2) Adlî mercilerce, yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında başka bir devletin ceza soruşturması başlatmasına neden olabilecek bilgilerin öğrenilmesi hâlinde, talep olmaksızın bu bilgiler, ilgili devlete gönderilmek üzere Merkezî Makama bildirilebilir.
'BAKANLARIN YARISININ MAAŞINI ZARRAB VERİYOR'
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.