Açlık ve sefaletin pençesinde kıvranan ülkede, kız çocukları 5-6 yaşlarında, çocukluklarını yaşayamadan kendilerini acımasız bir hayatın içinde buluyor. 12 yaşına geldiğinde evlendirilenler, çocuk yaşta anne oluyor.
Ülkede bedava iş gücü olarak da görülen kadınların dramı, küçük yaşlardan başlıyor. Sefalet ve açlığın pençesinde çırpınan ailelerde kız çocukları, sırtlarına bağladıkları kardeşleriyle ev işlerini yapıyor, odun topluyor, başlarında kovalarla su taşıyor, tarlada çalışıyor.
7 çocuk dünyaya getiriyorlar
Bir kadının ortalama 7 çocuk dünyaya getirdiği ülkede ebeveynler, hanelerinden bir “boğaz” eksilsin diye 12-13 yaşlarına gelmiş kızlarını yaşça kendilerinden büyük erkeklere feda ediyor.
Kendi rızaları dışında evlendirilen kız çocukları erken yaşta doğum yapmaya zorlanıyor. Ergenliğe ulaşmadan yapılan doğumlar sonucunda da kızlar, ülkede “ölümden önceki azap” olarak dillendirilen fistül hastalığına yakalanıyor.
Hastalık sonucu idrarını tutamaz hale gelen kadınlar, oluşan pis koku nedeniyle, bebekleriyle birlikte eşleri tarafından terk ediliyor.
Kocaların yüzüstü bıraktığı kadınlar, eğer kabul edilirse ailelerinin yanına dönüyor ya da sokaklarda yaşamını dilenerek devam ettirmeye çalışıyor.