Bahçeli, “Bize göre Başbakan Erdoğan görevini kötüye kullanmıştır. Rüşvetçilere, hortumculara müsamahakâr ve anlayışlı olan Başbakan, polise ve yargı mensuplarına acımasızdır. Anlaşılmaktadır ki, “Rüşvet ve Yolsuzluk” iddiaları kendisine ve ailesine kadar dayanmaktadır. Başbakan’ın endişesi bundadır.” diye konuştu.
Bahçeli, “Başbakan ve hükümeti adli kolluk görevini yapmakla mükellef olanlara engel çıkarmış, şüphelileri adalete teslim etmeyerek suç işlemiştir. Hükümet rüşvet ve yolsuzluk iddialarının soruşturulmasından aşırı şekilde rahatsız olmuştur. Böylesi bir zor kullanma, böylesi bir güç gösterisi, böylesi bir yetki aşımı ancak ve ancak aşiret devletlerinde, dahası Ortadoğu emirliklerinde olabilecektir. Başbakan Erdoğan suçluluğun vermiş olduğu psikolojiyle hukuka karşı gelmiş, hukukçulara ateş püskürmüştür” dedi.
Bahçeli, “Başbakan Erdoğan ve hükümeti 17 Aralık’la beraber şapır şapır dökülmeye başlamıştır. Bu tarihten dört gün sonra, yani 21 Aralık’ta, “Adli Kolluk Yönetmeliği”nde yapılan korsan değişiklik hükümetin niyetini, izleyeceği yöntemi gözler önüne sermiştir. Başbakan Erdoğan hukuka saygı duyması gerekirken, iddiaları önemseyip yargının işini kolaylaştırması lazımken, peş peşe misilleme yapmıştır. Sadece verilen emirleri uygulayan polisleri ve polis müdürlerini hedef almış, İstanbul başta olmak üzere tüm yurtta yüzlerce emniyet mensubunu mağdur ve yerinden etmiştir. Bize göre Başbakan Erdoğan görevini kötüye kullanmıştır. Rüşvetçilere, hortumculara müsamahakâr ve anlayışlı olan Başbakan, polise ve yargı mensuplarına acımasızdır. Anlaşılmaktadır ki, “Rüşvet ve Yolsuzluk” iddiaları kendisine ve ailesine kadar dayanmaktadır. Başbakan’ın endişesi bundadır.” diye konuştu.
“Başbakan’a bakarsak, ortada komplo, tezgah, kirli ittifak, karanlık güçler vardır” diyen Bahçeli, şunları söyledi; “AKP hükümetinin başarısını kıskananlar devrededir. Hızlı trenden gocunanlar, İstanbul’a yapılacak üçüncü köprüden ve üçüncü havaalanından, ekonomik büyümeden, çözüm sürecinden keyfi kaçanlar AKP’yi hedef tahtasına yerleştirmiştir. Başbakan’ın frenleri öylesine patlamıştır ki, kendisine, hükümetine, milli iradeye yönelik küresel suikast ve dış bağlantılı saldırı yapıldığını yorulmaksızın üç haftadır dillendirmektedir. Başbakan’a göre yolsuzluk kisvesi altında Türkiye’nin yürüyüşü durdurulmaya çalışılmakta, çıkarları zedelenenler hükümete bindirmektedir. Anlayacağınız her yer komplo, her yer tuzak, her yer dışarının güdümünde bulunan yerli taşeronların tesiri altındadır. Devleti ele geçirmiş çeteler, örgütler, ajanlar, hainler Başbakan ve hükümetine savaş açmıştır. Yani yolsuzluk yalan, rüşvet hikayedir. İthamların hepsi yersiz, iddiaların alayı düzmecedir. Sanki hükümet yokmuş gibi, paralel devlet gulyabanisi oluşmuş, hükümeti kuşatmıştır. Bize göre Başbakan Erdoğan vehimlere kapılmış, yalanlara çakılmış ve akıl sağlığını kaybetmiştir. Sanal korkulara, yapay tehditlere, aslı astarı olmayan korkuluklara inanmış veya inandırılmıştır. Başbakan Erdoğan hem kendisini hem de aziz milletimizi kandırmaktadır. Dikkatleri asıl olayların üzerinden uzaklaştırmak, rüşvet ve yolsuzluk iddialarını unutturmak için canını dişine takmaktadır. Ancak Başbakan’ın hesabı bu defa tutmayacaktır. Göstermek istediği resimle, bizim ve milletimizin bizzat gördüğü suç dosyasını gizlemeyecektir. Planlarını, saçmalıklarını, algı yönetimiyle zihinleri tutsak almasını yutacak ve hazmedecek kimseler kalmamıştır. AKP’li saygın, vatansever ve değerli milletvekili arkadaşlarım gelişmelere eminim ki içten içe isyan etmektedir. AKP’ye oy vermiş aziz vatandaşlarım bu defa Başbakan’a tereddütle yaklaşmaktadır.”
Bahçeli, “Her sorunlu dönemde yurtdışına gitmeyi adet haline getiren Başbakan Erdoğan komploculuğu bırakmalı ve şu sorularımızın cevabını Uzak Doğu’dan dürüstçe vermelidir: Bu nasıl bir örgüttür ki, bir bakan ve ailesi malum İranlı karanlık kişinin özel uçağıyla Umre’ye götürecek kadar zihinleri ve iradeleri ele geçirmiştir? Bu nasıl bir saldırıdır ki, bakan çocuklarının yatak odalarından para sayma makineleri ve para kasaları bulunmuştur? Bu nasıl bir operasyondur ki, bakanların her yeri rüşvet olmuştur? Bu nasıl dış mihrakların oyunudur ki, bakanlar çantalarla, elbise kılıflarıyla gönderilen paraları cebe indirmiş, yüzbinlerce dolarlık rüşvet saatlere tenezzül edecek kadar alçalmış ve de parayla vatandaşlık dağıtmışlardır? Bu nasıl bir küresel suikasttır ki, bir banka genel müdürünün ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolar para çıkmıştır? Sayın Başbakan belgesi, kaydı ve nereden toplandığı muamma olan bu parayı kutulara paralel devlet mi, yoksa paralel bankacılarla mı yerleştirmiştir? Altın kaçakçılığını faiz lobisi mi yapmıştır? Evlatlarının da yönetiminde bulunduğu vakıflara usulsüz imar düzenlemesini malum medya kuruluşları mı, hadi bunu da geçtik, görünmez eller mi gerçekleştirmiştir? Kara parayı savcılar, hakimler, görevden aldığın polisler mi aklamıştır? Yüz milyar dolarla ifade edilen yolsuzluk meblağına kim ortak olmuş, mesela uzaylılar mı, mesela Amazondaki yerliler mi, mesela Antartika’da seni çekemeyen mihrakları mı, mesela Sibirya ormanlarında seni kabullenmeyen bazı kimseler mi tekerine çomak sokmuştur? Halkbank’ın peşmerge petrolündeki rolü nedeniyle hedef seçildiğini söylerken hakikaten de utanmıyor musun? Başbakan’a göre İran asıllı rüşvetçi hayırseverdir, banka müdürünün topladığı paralar da İmam Hatip ve üniversite yapımı için kullanılacaktır. Bu sözlere bırakınız aklından zoru olanların tebessümünü, kargalar bile kahkahayla gülecektir” dedi.
Bahçeli, “Başbakan ve hükümeti savcılara çamur atmaktadır. Danıştay’ından Yargıtay’ına, HSYK’sından diğer yargı organlarına kadar sataşmakta ve suçlamaktadır. Oysaki yargı sadece işini yapmaktadır. Savcılar engellense de, görevleri değiştirilse de, gittikleri tatiller çarşaf çarşaf ortaya dökülüp itibarları linç edilse de, hukukçular meşru sınırlar dahilinde görevini icra etmektedir. Bakınız bugün hukuka ağzına geleni söyleyen, yargı mensuplarını iftiralarla yıpratmaya çalışan Başbakan, geçmişte bambaşka beyanlarda bulunmuştur. Başbakan Erdoğan’ın tüm politikaları paramparça olmuştur. Tüm sözleri iflas etmiştir. Başbakan aynı zamanda suç işlemekte, mahkemelerin bağımsızlığını zedelemekte, dün övdüğü ve terfi ettirdiği savcıları şimdilerde iş takipçisi olmakla hayasızca suçlamaktadır. Yargı kendisine dokununca birden bire ayağa kalkan, ortalığı velveleye veren Başbakan’la geçecek bir saniye bile israftır, vakit kaybıdır ve hepimizin omuzlarına yüklenmiş bir vebaldir” diye konuştu.
“Başbakan Erdoğan 4 Ocak günü Dolmabahçe temaslarına yeni bir halka daha eklemiştir” diyen Bahçeli, şunları s öyledi; “Çoğunluğunu yandaş gazeteci ve yazarların oluşturduğu 47 kişi Dolmabahçe’de Başbakan’la buluşmuş ve hasret gidermiştir. Bize göre bu ikinci ve adı konmamış sözde akil adamlar operasyonu için hazırlık ve alıştırma evresidir. Başbakan Erdoğan bu toplantıya kıdemli akillerden bazı isimleri de çağırmış, muhtemeldir ki, onların tecrübelerinden acemilerin faydalanmasını amaçlamıştır. Eğer 47 kişi yerine, sadece 47 sandalye olsaydı ve Başbakan boş salona hitap etseydi bu kadar pişkin, bu kadar fütursuz olamazdı. Ülkemizin şu anki ihtiyacı Ergenekon’dan Balyoz’a, KCK’dan Şike Davasına kadar yeniden yargılama imkanını tanımak mıdır? Madem TSK’ya kumpas kurulduğu zımnen kabullenilmiştir, önce bu kumpasın tarafları her kimse ifşa edilip mutlaka hakim karşısına çıkarılmalıdır. 2007 yılından beridir mağdur edilen, yıllarca cezaevinde süründürülen ve darbeyi aklından dahi geçirmeyen vatansever asker kişilerin bedelini kim ödeyecektir? Aradan yedi yıl geçtikten sonra “pardonö demek düne kadar darbe davalarının savcısı olmakla mangalda kül bırakmayan Başbakan’ı ve kumpas taraftarlarını kurtaracak mıdır? Hadi kurtardı diyelim, o halde TSK bunu nasıl içine sindirecek, hakkı gasp edilmiş, Silivri’yi, Hasdal’ı, Sincan’ı çilehaneye çevirmiş ve asıl darbecilerle hiç işi olmamış kahramanların ve ailelerinin yüzüne nasıl bakılacaktır? Merak ediyorum, Türkiye Barolar Birliği Başkanı kanun değişikliğiyle avunurken bunları düşünmüş ve bu sorular üzerinde kafa yormuş mudur? Şimdi başta hükümet olmak üzere, malum çevreler bize; “Ergenekon davası hataydı, Balyoz uydurmaydı, darbeciler masumdu” demeye mi çalışmaktadır ? Yılların hesabını kim verecek, intihar eden subaylar nasıl geri gelecek, Türk ordusunun teröristlerle aynı kategoriye sokulmasını, genelkurmay başkanlarının terör örgütü kurmaktan ceza almasını kim nasıl izah edecektir? PKK’lıları serbest bıraktırıp, Meclis’te Anayasa değişikliği için uzlaşanlar milli vicdana ne diyecektir? Sayın Engin Alan’ı 18 yıla mahkum edenler ve bu mahkûmiyetten 56 gün sonra Anayasa’ya müracaatla tutuklu milletvekili sorununu fiilen çözmeyi akıl ederek PKK’nın önünü açanlar kime ne anlatmaya çalışmaktadır? Başbakan Erdoğan ve hükümetinin gizli gündeminde, kumpası gerekçe yaparak İmralı canisini ve tutuklu PKK’lıları yeniden yargılayıp serbest bırakmak var mıdır? Biz 2011 seçimlerinden beri tutuklu milletvekillerinin sorununu çözelim dedik, kimseden ses çıkmadı. Teklifler getirdik, duyan ve ilgilenen bile olmadı”
ANKARA