Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısıda yaptığı konuşmada 29 Ekim’de yaşananları eleştirerek; “Ulus’ta Türk bayrağıyla dolaşmak kolay, Hakkari’de niye dolaşamadın Türk bayrağıyla? Bunların kilosu belli” diye konuştu.
Erdoğan, 29 Ekim öncesi CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na çağrı yaptığını anımsatarak; “Niçin beraber orada oturmayı yeğlemiyorsun da sokaklara dökülüyorsun?” dediğini belirtip CHP liderine seslendi; “Hipodrom’da olanlar millet değil mi? Orada hem millet vardı hem devlet vardı. Ama sen devlete rağmen illegal örgütlerin peşine takılmak suretiyle böyle bir eylemi sokağı terörize ederek gerçekleştirdin. Ve bu toplantı CHP’nin müracatıyla yapılmış bir toplantı da değildir. Ankara’da 8 tane toplantı yeri vardır. Ve bu 8 toplantı yerinden birinde bu yapılabilirdi. Niye buralardan birinde değilde yasaklı olan yerde yapıyorsunuz ve bayramı sizin dışınızda olanlara zehir ediyorsunuz? Madem alternatif bir tören yapacaksınız, gidersiniz bu 8 tane alandan birinde istediğiniz şekilde yaparsınız. Gelip illa da ‘Hayır benim için her yer toplantı alanıdır’ diyorsun. Demokrasi aynı zamanda bir kurallar manzumesinin işletildiği bir sistemdir. Siz her yeri kendiniz için bu şekilde terörize etme hakkına sahip değilsiniz.”
“CHP’NİN ASKERDEN MEDET UMAN SİYASET ANLAYIŞI İFLAS ETMİŞTİR”
CHP İstanbul İl Başkanı’nın törenler sırasında subaylara dönüp: “Sizin korumanız gereken Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyorsunuz’ demesini eleştiren Erdoğan, “Bununla kalmayıp çeşitli davalardan tutuklu olarak yargılanan subayların esir alındığını iddia ediyor. İşte anlatmaya çalıştığım ‘CHP kafası’ tamda bu kafadır. Tüm ülkenin meşru hükümetini devirmek için ‘Ordu Göreve’ pankartı açanlar, umdukları desteği bulamayınca bugün aynı orduya, onun subaylarına hakaret etmekten çekinmiyorlar. CHP’nin askerden medet uman siyaset anlayışı iflas etmiştir. Ama CHP bunun yerine milletin iradesini yücelten bir muhalefet anlayışını koyamamıştır. Bunların siyasi mücadeleden anladıkları; ya işi orduya havale etmektir ya da sokağa çıkıp illegal eylemler yapmaktır. Dünde siyasetten anladıkları yanlıştı bugün de yanlış. Bu CHP bir türlü milletle birlikte siyaset yapmayı, hukuk içinde, demokratik kurallar içinde muhalefet etmeyi öğrenemeyecek. Bunların derdi dünde cumhuriyet değildi, bugün de değil. Bunlar cumhuriyeti de, orduyu da, yargıyı da milletsiz iktidar amaçlarına ulaşmak için kullanacakları araçlar olarak görüyorlar. Onlara şunu söylemek lazım: Cumhuriyet birilerinin değil, egemen güçlerin değil, cumhuriyet cumhurundur, yani halkındır. Bekledikleri desteği elde edemeyince de hemen karşına geçip hakarete başıyorlar, hemen seviyesiz ithamda bulunuyorlar. Böyle yaparak herkese ait olan cumhuriyete en büyük zararı verdiklerini kendileri de biliyorlar. Ama söylediğim gibi onların derdi zaten cumhuriyet değil. Emin olun bunların zihinlerinde hep söylerler ya “Şu cumhur olmasa cumhuriyeti ne güzel idare ederiz’ anlayışı var. Ama beyhude yere çırpınıyorlar, çünkü bu cumhur asla cumhuriyeti onlara teslim etmedi, evelallah asla etmeyecek” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, ‘milletten seçim zamanı alamadıkları yetkiyi sokakları terörize ederek gasp etmek isteyenlerin’ bugüne kadar daima hüsrana uğradıklarını savunarak, bundan sonra da hüsrana uğramaya devam edeceklerini söyledi.
“ŞEKERİ ELİNDEN ALINMIŞ ÇOCUK HIRÇINLIĞIYLA SİYASET YAPILMAZ”
Cumhuriyet Bayramı’nın nerede ve nasıl kutlanacağının daha önceden belirlendiğini kaydeden Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu sorumlu davranmaya davet etti. Başbakan Erdoğan şunları kaydetti; “Sandıkta siyasetin meşru kanalları içinde yürütülmesi gereken bir mücadeleyi, cumhuriyet bayramı gibi hepimize ait olan bu ortak sembolü istismar ederek mecrasından çıkarmak isteyenleri milletimin engin ferasetine emanet ediyorum. Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı’nı sorumlu davranmaya, cumhuriyete saygılı olmaya davet ediyorum. İlkokul müsameresi çocuğu edasıyla, şekeri elinden alınmış çocuk hırçınlığıyla siyaset yapılmaz. Anamuhalefet partisi genel başkanlığıysa hiç yapılmaz. Cumhuriyet Bayramı, resmi bayram olarak kabul ettiğimiz, özel programlarla kutladığımız özel bir gün. Diğer resmi bayramlar gibi nasıl kutlanacağı, törenlerin nasıl, nerede, ne şekil yapılacağı önceden belirlenmiştir. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları devlet-millet kucaklaşmasının en güzel örneklerinden biridir. Bugüne kadar hiçkimse bu adabı bozmamış, bozmaya teşebbüs etmemiştir. Sadece CHP ve arkasına takıldığı bir takım illegal, legal, marjinal gruplarla, birlik-kaynaşma günü olan Cumhuriyet Bayramı’nı ‘alternatif program’ adı altında ayrışma aracı haline getirmeye çalıştı.”
“BAZI KÖŞE YAZARLARINA YAZIKLAR OLSUN”
29 Ekim’de yaşananları eleştiren bazı köşe yazarlarını eleştiren Erdoğan, “Bazı köşe yazarlarına da hayret ediyorum. ‘N’olur sanki serbest bırakılsaydı? Apo’nun posterlerine müsade ediliyorda, onların bayraklarına müsade ediliyorda, Türk bayrağına ve Atatürk’ün posterine neden müsade edilmiyor?’ diyorlar. Yazıklar olsun size, bu nasıl köşe yazarlığıdır, bu nasıl haddini bilmezliktir? Bugün bizim güvenlik güçlerimiz her yerde, bölücü başının resimlerinin asılmaması yönünde verdiği mücadele, kendilerine ait paçavranın asılmamasına yönelik mücadeleleri ortadayken, siz nasıl oluyorda kalkıp bunları söyleyebiliyorsunuz? Hipodrom’da bulunanlar herhalde ellerine Türk bayrağından ve Atatürk posterinden başkasını taşımadılar. Bunların derdi istismardır. Bunlar Atatürk’ü de, Türk bayrağını da hep istismar ettiler. Terör örgütü Türkiye’yi silahla, kan dökerek, baskıyla, zulümle bölmenin peşinde, bunlar; dün laiklik adına bölücülük yapıyorlardı, bugünde ‘cumhuriyetçilik’ maskesi altında ayrımcılık yapıyorlar. Biliyorsunuz bir dönem terör örgütünün denetiminde ‘alternatif Cuma namazları’ eylemleri yapılıyordu. Tuttu mu, tutmadı. Bugün de aynı şeyi CHP’liler, herkese ait olan cumhuriyeti bir kesimin tekeline almaya yeltenerek, ayrımcılık yapıyor. Hiçbir farkları yok. Bizim sorumluluğuz millete karşı değil sevgili arkadaşlarım, Bunlar Hakkari’de BDP’yle anlaşıp bir tane Türk bayrağını o gün meydana çıkaramadılar. Ulus’ta Türk bayrağıyla dolaşmak kolay, Hakkari’de niye dolaşamadın Türk bayrağıyla? Bunların kilosu belli.”
Kılıçdaroğlu’nun Ulus’ta polis barikatı üzerinden geçmesine değinen Erdoğan; “Çok başarılı, engelli atlamada Kılıçdaroğlu destekli olarak atlıyor. İki engel atladı, tek özelliği vardı, destekli atladı ve bununla övünebilir, çünkü başka övünç kaynağı da yok. Fakat ben yine de diyorum inşallah Türkiye böyle bir görüntüyü bir daha yaşamayacaktır” dedi.
“ULUS’TAKİ ZİHNİYETLE SİNAN ERDEM’DEKİ ZİHNİYET AYNI”
Başbakan Erdoğan, TEB -BNP Paribas WTA Uluslararası Kadınlar Tenis Turnuvası kupa töreninde bakanların ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’ın protesto edilmesini eleştirerek; “Onlar terörist holiganlar. Bir grup salonu tahrik etti. Aynı anda televizyonlar dünyanın 100’ü aşkın ülkesinde canlı yayında bunu veriyor. İstanbul 2020 olimpiyarlarına ev sahipliği için aday. Böyle bir seyircinin olduğu ülkeye, şehre olimpiyat verilir mi? Dün Ankara’nın Ulus’undaki zihniyet hangi zihniyetse, Sinan Erdem’deki zihniyette aynı zihniyettir” dedi.
“BAL BAL DEMEKLE AĞIZ TATLANMAZ”
Şırnak’ta şehit olan polis memuruna başsağlığı dileyen Erdoğan, terörle mücadelenin sonuna kadar kararlılıkla sürdürüleceğini ifade etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ‘Beraber Meclis’te çözelim’ dediğini hatırlatarak; “Tamam Meclis’teyiz, gel çözelim. Meclis’te çözmek adına ne öneriyorsun gel söyle, biz şu anda yürütmeyiz elimizden geleni yapıyoruz. Sen Meclis’te çözme adına ne öneriyorsun onu söyle. Senin önerdiğin Ulus’ta toplanarak Birinci Meclis’i işgale yönelmektir, yaptığın bu. Var mı bir teklifin, yok. Meclis’te çözelim demekle bu iş çözülür mü? Bal bal demekle ağız tatlanmaz. Balı yiyerek ağız tatlanır. Varsa önerin getir tartışalım, ama yoksa milleti aldatmanın da bir anlamı yok” diye konuştu.
“DEVLETE CEZAEVİNDE ÖLMEKLE SANTAJ YAPILMAZ”
Cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine değinen Erdoğan; “Cezaevlerinde hangi suçtan olursa bulunan herkesin canı, onuru, sağlığı devlete emanettir, KCK’ya değil, bölücü terör örgütüne de değil, BDP’ye de değil. Anadilde görüşme yasağını bizzat benim imzaladığım genelgeyle kaldırdık. Anadilde savunma hakkı konusunda çalışmalar sürüyor. Açlık grevi yapanlarının cezaevleriyle ilgili talepleri yok. 17 Temmuz 2012’de Kızıltepe Kasrı Kanco’da bir milletvekilinin evinde BDP’nin eşbaşkanı oturmuşlar kuzu kebabı yiyorlar. Orada kuzu kebabı yiyorsun, öbür tarafta cezaevlerinde olanlara ‘ölün’ diyorsun. Sizi istismar edenler dikkat edin, onlar kuzu kebabı götürürken ‘açlık grevi yapın’ diyorlar. Bu iş bu kadar kolaysa buyursunlar kendileri yapsınlar. Devlete dağda ölmekle santaj yapılamayacığı, cezaevinde ölmekle santaj yapılmaz.