Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa’da Ermeni Soykırımı’nın İnkarını suç sayan yasanın kabul edilmesine tepkisini, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye ailesinin tarihini örnek göstererek soykırım iddialarını bir kez daha reddetti:
”Cezayir’de Fransızlıların yaptığı soykırımdı. Sarkozy bu soykırımı bilmiyorsa, gitsin babası Sarkozy’ye sorsun. Sarkozy’nin dedesi de İspanya’dan kaçıp Osmanlı’ya sığındı, daha sonra Fransa’ya göç etti. Sarkozy eğer kendi ailesine bakarsa, orada Türkiye’nin Türklerin yardımında, hoş görüsünden başka hiçbir şey görmez”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı”nda yaptığı konuşmada Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’e yüklendi.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle…
Kadınlar, tarihin her döneminde ve her toplumda değişimin en önemli unsunur ve sahibi oldular. Kadınlar ne kadar değiştiyse, ne kadar değişime sahip çıktılarsa, toplumlar ve ülkelerde o kadar değişti. Kadınların ezildiği örselendiği, ötelendiği toplumlar, kadınların arka plana itildiği, kadın haklarının çiğnendiği toplumlar ise her alanda geriye gitti. Kadınlarına, annelerine, eşlerine ve kız çocuklarına değer vermeyen hiçbir toplumun refaha ve huzura erişme imkanı yoktur ve olamaz. Kadınlarını eğitmeyen, kendisii için reva gördüğü hakları, kadınlardan esirgeyen hiçbir toplumun medeni olma imkan ve ihtimali yoktur.
Kadınlarına şiddet uygulayanların, ayrımcılık uygulayanların kutsal değerlerden bahsetmek hakkı yoktur. Bizim medeniyetimiz insanı yaradılmışların en şereflisi olarak görmüştür. Dikkat ediniz erkekkleri ve kadınları değil, böyle bir ayrım olmaksızın insan yaradılmışların en şereflidir.
Bizim için anneler ayaklarının altı öpülesi muhterem varlıklardır. Ve düşünün bir iş kadını olarak Hz. Hatice validemizin yanından, sevgililer sevgilisi, örnek rehber insan Hz. Peygamber çıkmıştır.
Bizler hepimiz ortak bir coğrafya kadar ortak bir medeniyeti, tarihi paylaşıyoruz. ortak tarihimizde Asrı saadet var, Bağdat, Tahran var, Endülüs var. Ortadoğu’nun muhteşem medeniyetleri, Selçuklu, Osmanlı medeniyetleri var. Ortak referansları kullanıyoruz. Emirleri hepimiz çok iyi biliyoruz. İnsan öldürmenin, insana işkence ve şiddet uygulamanın, haklarından mahrum etmenin, ırkçılık ve ayrımcılığın reddedildiğini hepimiz çok ama çok iyi biliyoruz. Ancak, bildiklerimizle gördüklerimiz, ne yazik ki çok büyük uçurum olduğunu da büyük bir teessürle kabul etmek zorundayız.
“ALÇAKLIK”
Filistin’in kadınlarına reva görülen saldırılar karşısında yüreklerimiz yandı. Irak’ın kadınlarına yapılanlar karşısında hepimiz irkildik, üzüldük, gözyaşı döktük. Ancak Afganistan’da, Somali’de, Irak’ta Suriye’de Mısır’da bizzat kendi din kardeşleri tarafından sözde zulme maruz kalan kadınlar karşısında daha fazla acı hissettik. İsrail askeri Filistinli kadınları çocuklarının gözü önünde aşağılarken duyduğumuz öfkeyi, Tahrir meydanında, daha dün tekmelerle dipçiklerle dövülen hanım kardeşimiz için bu acıyı duymuyorsak hep birlikte kendimizi sorgulamak zorundayız.
Bunları söylediğimizde Türkiye neden bizim içişlerimize karışıyor denilmesini duymak ayrı bir zillettir, alçaklıktır. Siz savunmasız insanlara bu şekilde yaklaşamazsınız.
İSLAM=BARIŞ
İslam coğrafyasını yoksullağa layık gören, kendi için reva gördüğü demokrasiyi islam toplumları için çok görenleri eleştireceğiz. Afrika’nın Ortadoğu’nun kaynaklarını talan etme hırsı içindeki çevreleri eleştireceğiz. Ama onları eleştirirken, kendi özeleştirimizi de yaparsak sorunlarımıza çare üreteceğimizi düşünüyorum. Böyle zengin bir tarihe, insan odaklı bir medeniyete sahip olanların kadın hakları konusunda da en ideali yakalaması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Biz dünyaya örnek teşkil edecek bir değerler manzumesine sahibiz. Bizim dinimiz İslam kelime anlamı itibariyle barıştır.
Ortadoğu’da yaşanan değişimleri ümit verici bulduğumu ifade etmek istiyorum. Yasemin devriminden tutunuz, Arap Baharı’na kadar inşallah zerafetin, şefkatin egemen olduğu yeni bir dünyanın kapılarını hepimiz için aralayacaktır diye düşünüyorum.
DEDEN OSMANLI’YA SIĞINMIŞTI…
Dün Fransa meclisinde bir yasa teklifi kabul edildi. Fransa’ya yönelik bazı tedbirlerimizi açıkladık. Fransa’da yapılan oylama, bölgede ırkçılığın, müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak ortaya koymuştur.
Sarkozy, Türk ve müslüman düşmanlığı züerinden seçim kazanma yarışına girmiştir. Böyle tehlikeli oyunlardan kaçınmamaktadır. Cezayir’de 1945 yılından itibaren Cezayirliler fırınlarda toplu olarak yakıldı. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı bu soykırımı bilmiyorsa, gitsin babası Poll Sarkozy’e sorsun. 1940’larda babası Cezayir’de askerlik yaptı. Eminim ki oğluna söyleyecek çok sözü vardı. 1492 yılından itibaren, yani 15. yüzyılın sonlarından itibaren binlerce Musevi aile İspanya ‘dan engizisyondan kaçarken onlara Osmanlı devleti kucak açtı. Bunu söylediğimizde bazı Musevi’lerde bize kızıyor niye hatırlatıyorsunuz diye. Tarih bilmiyorsunuz da onun için. Binlerce Musevi osmanlı hoşgörüsüne katıldı. Osmanlı’ya sığınan Museeviler Selanik ve çevresine yerleştirdiler.
Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra 1904 yılından sonra Fransa’ya göç etmek zorunda kaldı. Bu kişi, Sarkozy’nin de dedesidir. Türkiye’nin tarihinde soykırım bulamaz. Kendi aile şeceresine bakarsa orada Türklerin yardımından, hoşgörüsünden başka hiçbir şey görmez ve göremez.
BELGE GÖSTERDİ…
Erdoğan’ın okuduğu o mektup, Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını anlatan Muhteşem Yüzyıl adlı dizide de seslendirilmişti. Bugün size tarihi bir belgeyi göstermek istiyorum. Bunu Sarkozy’e de hediye etmiştim. ama okumamış. İşgal altındaki Fransa’nın kralına Kanuni’nin gönderdiği mektup. Mektuub aynne aktarıyorum.
“Benki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara taç giydiren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz’in, Anadolu’nun, Zülkadriye’nin, Kürdistan’ın, Acem’in, Şam’ın, Halep’in, Kudüs’ün, Arabistan’ın ve Yemen’in, Medine’nin ve de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın üstünde sahip olduğum nice ülkenin padişahi olan Sultan Süleyman Han. Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan Françesko’sun.Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek ülkenizin işgale uğradığını, ve esir edilerek hapse atıldığınız bildirmişsiniz. Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz. Gönülünüz ferah tutun ve sakın üzülmeyin. Sadece allah’ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz”
İşte Türkiye’nin tarihinde bu vardır. Sarkozy, ülkesinin tarihine de baksa, ailesinin tarihine de baksa bunu görecektir. Bu tehlikeli tutuma karşı Avrupa’yı uyarıyoruz. Bu ırkçı, ayrımcı, islam karşıtı tutuma karşılıkk olarak ilk tedbirlerimiz aldık ve açıkladık. Bu tutum devam ettikçe, bizde aşama aşama tedbirlerimizi alıp kararlılıkla uygulayacağzı. Benim bu ifadelerim asla Fransız halkına yönelik değil, Fransa’daki ayrımcı, ırkçı, hezeyan içinde olan yönetime karşıdır.
BÖYLE OYLAMA OLUR MU?
50 kişinin katıldığı mecliste yapılan oylamayla böyle bir karar çıktı. Yüreğin yetiyorsa bütün milletvekillerinin katılımıyla böyle bir karar çıkar. Chirac böyle bir şey yapmadı. Türkiye medeniyetler ittifakı projesini halen yürütüyorsa, biz dünya barışına katkı için bu adımı attık, adres olarak da Avrupa Birliği’ni gösterdik. Her şey daha güzel olacak. Türkiye bugüne kadar onlarla buraya gelmedi. Kendi insanıyla geldi. Bundan sonra da gücünü katlayarak artırmaya devam edecektir. Yeter ki bizler islamfobia karşısında tüm islam dünyası ele ele verelim. birlikte olalimıb dünya barışına hep birlikte katkı sağlayalım diyorum. Bizde ayrımcılık olmayacak, ırkçılık olmayacak. Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik ve sevmeye devam edeceğiz.