Kuzey Irak’ta yayın yapan ‘Rudaw Tv’ye konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik demokratikleşme paketi, çözüm süreci ve ana dilde eğitim talebiyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Çelik, demokratikleşme paketi ile ilgili olumlu ve olumsuz eleştiriler olduğunu, bunun da normal olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Eğer bir ülkede demokrasi varsa birileri eleştirecek, birileri de olumlu bulacaktır. Biz bütün fikirlere saygı gösteriyoruz. Ama, herkes bilsin ki Türkiye ‘nin demokratikleşmesi için biz her gün yeni adımlar atıyoruz. Bugün yaptıklarımızı 2003 yılında yapsaydık o zaman partimiz kapatılırdı ve ordu yönetime el koyardı. Her şeyin ve her adımın bir zamanı vardır. Yıllarca Türkiye’de Kürtlerin varlığı inkar edildi. Kürtler yok sayıldı.”
‘ASAYİŞ SORUNU OLMADIĞINI BAŞTAN BERİ SÖYLEDİK’
AK Parti’nin iktidara gelmesi ile inkar ve asimilasyonu ortadan kaldırdığını, demokratikleşme paketinin çözüm ve barış sürecine de büyük katkı sağlayacağını anlatan Hüseyin Çelik şunları söyledi:
“PKK ‘nın silahlı adamlarına soralım, ‘niye dağa çıktılar, niye ellerine silah aldılar, neyin mücadelesini veriyorlar.’ Daha önceki yıllarda ‘devlet varlığımızı, dilimizi kabul etmiyor, dilimiz ile şarkı-türkü söylememize izin vermiyor. Anne ve babamızla ana dilimizle konuşmamıza devlet izin vermiyor’ diyorlardı. Biz onlara artık bu yasakların hiç birinin kalmadığını söylüyoruz. Bugün birilerinin ölümü ile talepler artık dile getirilmemelidir. Bugüne kadar AK Parti hükümeti ne kadar adım attıysa, PKK bunu mücadelesi ile elde ettiğini söyledi. Eğer bu doğru olsaydı 1991- 92- 93 ve 95’te niye olmadı. O dönemde daha fazla insan yaşamını yitirdi, çok kan döküldü. Ama AK Parti bu sorunun asayiş sorunu olmadığını baştan beri söyledi.”
‘KİMSE KAN ÜZERİNDEN SİYASET YAPMASIN’
Hüseyin Çelik, AK Parti’nin artık kan dökülmesini, anaların ağlamasını ve Türk ve Kürt çocukları ölmesini istemediğini kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben her zaman PKK, KCK ve BDP ‘ye söyledim, ‘gelin taleplerinizi siyasi zeminde dile getirin’ dedim. Parlamento’da parti de var. Bütün BDP milletvekilleri gelsinler, Abdullah Öcalan’ın sözlerini Parlamento’da dile getirsinler. Terör işini artık makul olarak görmesinler. Eğer silahların gölgesinde siyaset yapacaklar ise bu olmaz. Yaklaşık 9 aydır kimse ölmedi ve süreç devam ediyor. Kimse Türk ve Kürt çocuklarının kanları üzerinde siyaset ve hesaplar yapmasın artık.”
‘PKK SİLAH BIRAKIRSA, SERBEST BIRAKMAYI KONUŞURUZ’
Çelik, KCK davalarından tutuklu olan belediye başkanları ile ilgili bir soruyu da şöyle yanıtladı:
“Tutuklanan belediye başkanları, belediye başkanları oldukları için tutuklanmamışlar. Eğer bu doğru olsaydı şimdiye kadar hepsi serbest bırakılmıştı. Siz, ‘Ben belediye başkanıyım, ama PKK’ya yardım ediyorum, para veriyorum, bana kimse karışmasın’ diyemezsiniz. Bunlar kabul edilemez. Terör sadece silahlarla yapılmıyor. Eğer zorbalık ile halkın üzerine giderseniz bu da terördür. Bu suçları işleyenler tabii ki tutuklanır. Biz Kürt kimliği üzerinden siyaseti kabul etmiyoruz. Türk kimliği üzerinden siyaseti de kabul etmiyoruz. Biz gidin fikrinizi halka söyleyin, eğer halk size destek veriyorsa gelin siyaset yapın. PKK olana kadar ve PKK’nın elinde silah olana kadar onları destekleyenler suç işlerse, mevcut kanunlara göre suçtur ve tutuklanmaları normaldir. Bu nedenle şimdilik PKK ve KCK’lilerin serbest bırakılması mümkün değildir. PKK silahı bırakırsa biz de bu konuyu konuşuruz.”
‘BU ADIMLARI PKK İKNA OLSUN DİYE ATMADIK’
Hüseyin Çelik, PKK’nın Abdullah Öcalan’ın dinleyip dinlemediği ile ilgili bir soru üzerine ise, şunları söyledi:
“Bilmiyorum, bu onların meselesidir. Ben Kürtlerin haklarını PKK ve KCK’den ayrı tutuyorum. Şimdi PKK silahlı çatışmalara başlarsa, biz verilen hakları geri mi olacağız. Hayır böyle bir şey olamaz. Biz bu adımları PKK ikna olsun diye atmadık. Biz PKK’nın gönlünü hoş etmiyoruz, halkın gönlünü hoş etmek istiyoruz. PKK bütün Kürtleri temsil etmiyor. 3 Kürtten 2’si AK Partiye oy vermiştir.”
‘TÜRKÇE’Yİ OKULDA ÖĞRENDİM’
Ana dilde eğitim ile ilgili soruları da yanıtlayan Çelik, kendisinin de 7 yaşına kadar Kürtçe konuştuğunu söyleyerek şunları anlattı:
“Önce ‘Kürt yoktur’ dediler. Ben okula gittikten sonra Türkçe öğrendim. 7 yaşından sonra Türkçe öğrendim. Ben bir Kürt annenin oğluydum ve ilk öğrendiğim dil annemin dili olan Kürtçeydi. Bu nedenle ana dil talebini iyi anlıyorum. Kürt çocukları bugün resmi okullarda ana dillerini öğrenebiliyor. Ana dilde eğitim yaparsak, tüm eğitimin Kürtçe olması nedeniyle ileriki dönemlerde sıkıntılar yaşanır. Kuzey Irak’ta eğitim gören gençler Türkiye’ye döndüklerinde iş bulmakta zorlanıyorlar. Çünkü işe alınmalarında Türkçe ve İngilizce bilmeleri şartı isteniyor. Devletin dili Türkçe olduğu için resmi kurumlarla iş bulma anlamında mağdur olacaklardır.”